Suriyeli mülteci çocuklar, İskenderun’daki Geçici Eğitim Merkezi’nde eğitim görüyor. Okul çağındaki çocukların eğitimi bu merkezlerde sürdürülüyor. İskenderun’da; Bekbele, Denizciler, Sakarya, Cumhuriyet Mahallesi, Sahilevler’de ve Emel Okulu’nda Suriyeli mülteci çocuklar eğitim görüyor.
İskenderun’daki altı geçici Eğitim Merkezinden birisi olan Sakarya Geçici Eğitim Merkezi, 4 yıldan bu yana hizmet veriyor. Bu merkezde eğitim gören çocuklar, Türkiye’deki diğer Suriyeli çocuklar gibi kendi ülkelerinin eğitim sistemiyle eğitiliyor.
Burada ilk-orta ve lise çağındaki 350 çocuk eğitim alıyor. 1400 civarında çocuk İskenderun’daki Geçici Eğim Merkezlerinde eğitim görüyor. 24 Suriyeli öğretmenin görev yaptığı bu merkezde devletin görevlendirdiği tek öğretmen Türkçe dersi veriyor.
Geçici Eğitim Merkezi’nde eğitim 7 yaşında başlıyor. Geçici Eğitim Merkezindeki Suriyeli öğretmenlerin ifadelerine göre: 1300 civarında çocuk, kentimizdeki Geçici Eğitim Merkezlerinde eğitim alırken İskenderun’da hiç okula gitmeyen Suriyeli çocuk sayısının ise 500 civarında olduğunu tahmin ediliyor.
Ana sınıfını sorduğumuzda Sakarya Geçici Eğitim Merkezi’nde anasınıfının olmadığını görüyoruz. Yazılı ve testler için A 4 kağıdı sıkıntısı yaşadıklarını, yazı tahtası için kalemlere ihtiyaçları olduğu ise yaptığımız sohbete yansıyan cümleler oldu.
Lise seviyesinde eğitim alan Suriyeli kız çocukları sayısı ereklere oranla yüksek. İlkokula başlayan erkek öğrenci sayısı yüksek ancak bu rakam yaş seviyesi yükseldikçe eğitim oranı düşüyor. Bunun nedeni ise lise çağına gelen erkek çocukların ailelerinin geçimine katkıda bulunmak amacıyla çalışması…
Hatay İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nün katkılarıyla UNICEF ve bazı yardım kuruluşlarından gelen yardımlar da Kızılay’ın da desteği ile mülteci çocuklara ulaştırılıyor.
Türkiye’ye göç eden Suriyeli mültecilerin, kendi ülkelerinde evleri, meslekleri, toplumda bir kariyeri olduğunu, Türkiye’ye gelirken tüm bunları geride bırakmanın ezikliği ile Türkiye’ye geldiklerini söylediler. Suriyeliler, ucuz iş gücü olarak değerlendirilmek istemediklerini, kendileri için en büyük sorunun da dil sorunu olduğunu, Türkçe’yi iyi konuşmak ve yazmak istediklerini dile getirirken parçalanmış ailelerin de yüreklerinde kanayan bir yara olduğunu dile getiriyorlar.