Gadir-i Hum’a “resmi tatil” önerisi AKAD “pandemi döneminde Gadir-i Hum bayramı halka açık kutlanmayacak” dedi.
Kısa adı AKAD olan Alevi Kültürünü Araştırma Derneği, Pandemi döneminde Gadir-i Hum bayramı halka açık kutlanmayacağını açıkladı.
Gadir-i Hum’un anlam ve önemine ilişkin açıklama yapam AKAD Yönetim Kurulu, Pandemi döneminde Gadir-i Hum bayramının resmi tatil olarak kabul edilmesini istediler.
AKAD Yönetim kurulu olarak yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi:
Gadir-i Hum Bayramı’nı yaşanan pandemi nedeniyle halkımızın sağlığını tehlikeye atmamak adına bu yıl halka açık bir etkinlikle kutlayamayacağımızdan, günün anlam ve önemini kamuoyuna basın bildirisiyle paylaşıyoruz.
Zilhicce ayının 18’inci gününde vuku bulan Gadir-i Hum olayı; Hz. Muhammed’den (s.a.a.) sonra kıyamete kadar peygamber gelmeyeceğinden Allah’ın isteği ve emriyle imamet/velayet/vasilik devrinin başlayacağını kesin bir dille belirttiği için Müslümanlar açısından çok önemli bir yere sahiptir ve bir dönüm noktası niteliğindedir. Her şeyden önce bir hususun altını çizmek gerekir ki Gadir-i Hum olayı, sadece Alevileri ilgilendiren bir husus değildir. Alevilerce kutlanan Gadir-i Hum Bayramı da, sadece Aleviler tarafından değil tüm Müslümanlar tarafından kutlanması gereken eşsiz bir bayramdır.
Hz. Muhammed (s.a.a.) Hakk’a yürümeden önce Hicret’in onuncu yılında son haccını eda etmiş ve kendisine bu hacda 120 bin civarında kişi eşlik etmiştir.
Hz. Muhammed (s.a.a.) hac dönüşü Gadir-i Hum denen yere Zilhicce’nin 18. gününde ulaştığında Hz. Cebrail (a.s.), Hz. Muhammed’e Maide suresinin 67. ayetini indirir:
“Ey Peygamber, Rabbinden sana indirilen emri insanlara ilet. Eğer yapmazsan onun elçiliğini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur…”
Bu ayet indikten sonra Hz. Muhammed (s.a.a.) önde olanların Gadir-i Hum mevkisine geri dönmelerini, geride kalanların da hızlanıp aynı yere yetişmelerini emreder. Hz. Muhammed (s.a.a.) yüksek sesle uzunca bir hutbe buyurur. “Ey insanlar! İşitiyor musunuz?” diye sorar. İnsanlar: “Evet, işitiyoruz ya Resulullah.” derler. Hz. Muhammed (s.a.a.) sözlerine devam eder: “Ben, sizden önce Kevser Havuzu’nun başına gideceğim, siz oraya benim yanıma geleceksiniz. …Benden sonra acaba “Sekaleyn” e nasıl davranacaksınız?”
Halktan birisi: “Ya Resulullah, sekaleyn nedir?” diye sorar. Hz. Muhammed (s.a.a.) cevap verir: “Sekaleyn, iki ağır emanet demektir. Birincisi ve büyüğü Allah’ın kitabıdır ki bunun bir tarafı Allah’ta bir tarafı sizin elinizdedir. Ona sımsıkı sarılın, sapmayın. Değerli ikinci emanet ise Ehlibeytimdir. Yüce Allah bana bildirdi ki Kur’an ve Ehlibeytim, Havuz’un başında bana ulaşıncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır. Bu ikisinin birbirlerinden ayrılmamalarını ben de Rabbimden istedim. Onlardan ne öne geçin ne de geride kalın aksi takdirde helak olursunuz.”
Hz. Muhammed (s.a.a.) bu sözlerinden sonra Hz. Ali’nin elinden tutup şöyle buyurur: “Ey insanlar! Müminlere kendilerinden daha evla (öncelikli, yetki sahibi) kim vardır?”
Halk cevap verir: “Bunu Allah ve Resulü daha iyi bilir.” Hz. Muhammed (s.a.a.) sözlerine devam eder: “Allah benim mevlamdır, ben de müminlerin mevlasıyım. Ben onlara kendilerinden daha evlayım (yetki sahibiyim) ve ben kimin mevlasıysam Ali de onun mevlasıdır. Ali bin Ebi Talib, benim kardeşimdir, vasimdir, halifemdir, benden sonra imamdır. Onun bendeki yeri Harun’un Musa’ya olan yakınlığı gibidir ancak benden sonra peygamber gelmeyecektir. O, Allah ve Resulünden sonra velinizdir.”
Daha sonra Hz. Muhammed (s.a.a.) sözlerine şöyle devam eder: “Allah’ım! Onunla dost olana dost, ona düşman olana düşman ol. Onu seveni sev, ona buğz edene buğz et. Ona yardım edene yardım et, ona yardımını esirgeyene sen de yardımını esirge. O nereye dönerse hakkı onunla döndür. Biliniz ki bu sözleri hazır olanlar, hazır olmayanlara bildirmelidirler.”
Hz. Muhammed’in (s.a.a.) bu sözlerinin hemen ardından ayet iner: “Bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi sizlere tamamladım ve size din olarak İslam’ı beğendim.” (Maide:3)
Bunun üzerine Resulullah buyurur: “Allahu Ekber! Din kemale erdi, nimet tamamlandı, Allah benim risaletime ve benden sonra Ali’nin velayetine razı oldu.”
İnsanlar Hz. Ali’yi tebrik ettiler. İlk üç halife, Hz. Ali’yi ilk kutlayanlardandır ve ikinci halife Ömer: “Ne mutlu sana, ne mutlu sana ey Ebu Talib’in oğlu! Sen bugün her mümin erkek ve kadının mevlası oldun.” demiştir.
Gadir-i Hum olayı özetle bu şekildedir. İslam dininin kemale erdiği, nimetin tamamlandığı gün, elbette en büyük bayramdır ve gönül isterdi ki bu gün tüm Müslümanlarca coşkuyla kutlansın ve resmi tatil ilan edilsin.
Tüm insanlara sağlık, huzur ve barışa vesile olması dileklerimizle Gadir-i Hum Bayramı’nı kutlarız.”