AKAY EREN
Herkesin çokça para kazandığı, rahat yaşadığı; araba, ev, yazlık sahibi olabildiği refah ve eğlence kenti İskenderun’dan bir sefalet kenti yarattık.
Çok çabaladık.
Herşeyi nasıl daha kötüye götürürüz diye ölümüne savaş verdik. Nutuklar attık, açılışlar yaptık. Yorulduk, yıprandık. Kendimizi çok başarılı olduğumuza inandırdık.
Yol yapmaya çalıştık, beceremedik. Altyapıyı yüzümüze gözümüze bulaştırdık, hala ortalığı deşip duruyoruz.
Sahiline taş koyup, denizle insanın arasına duvar ördük..
Modern kent, modern yaşam adına her yere beton yığdık.
Taşları, dağları parçalayıp aldık. O güzelim Yarıkkaya’yı kendimize benzettik.
* * *
Eğlence yerlerimizi dümdüz ettik.
Dans-mans, onları çoktan unuttuk..
Bir fayton sefamız vardı, onu da çok gördük.
Şalgam suyuna, meyan kökü şerbetine, bir bardak köpüklü ayrana hasret kaldık.
Şimdi göz boyuyoruz.
Deniz kenarında gezi tekneleri, iskele, otobüs durağı benzeri kafeteryalar, hele bir de çakma buz pateni sahası yaptık ki hep birlikte lay lay lom…
***
ABD’de yaşayan Türk Doktor Mehmet Öz’un tavsiyesiyle her gün 10 bin adım atmaya çalışıyorum.
Bu sayede (siz de deneyin) bir çok insanın da benim gibi dertli olduğu; kolesterol, şeker, yüksek tansiyon benzeri şikayetlerimden kurtuldum.
Ancak bu yürüyüşlerin zararlı yanı da var.. Bir gün yolumun üstünde yeni bir işyeri açıldığını, bir başka gün o işyerinin camında “devren kiralık” yazdığını görüyorum..
Halinden şikayetçi olmayan esnaf yok.. “İşler nasıl?” diye sorduğumda ağız alışkanlığı olduğu her halinden belli bir cevap alıyorum: “Şükür!..”
Market zincirleri çarşıyı kanser gibi sarmış… “50 adet inegöl köfte 3.5 lira!..” Şehrin merkezi akşamları bomboş. 9’dan sonra çoğu semte dolmuş ya da otobüs yok.. Saat 8’den sonra ortalıkta kimseler görünmüyor. Herkes evinde.. Bir lokma yemek, biraz televizyon sonra tomba yatak..
İşimin gereği sıkça Antakya’ya giderim. Antakya cıvıl cıvıl. Yemek saatlerinde restoranlarda yer bulmak
mesele.. Müzikli yerler insanı cezbediyor. Duvarlar sanat etkinliği afişleriyle dolu. Eski evler süratle restore ediliyor. Altyapısı tamamen biten yollara gıpta ile bakıyorum. Hele de teleferik projesi!..
***
Yaş oldu 70..Ne kaldı ki şunun şurasında? belki bir-iki gün, belki bir-iki sene..
Hayıflanıyorum.. Bu kentin insanları adına üzülüyorum..
Biz neden böyleyiz?
Nasıl bu hale getirildik?
Bu kent nasıl yönetiliyor?
Avrupa’nın küçük bir kentinde çok kalabalık katılımlı bir toplantı yapılıyor. Gelenlerin sayısı 2 bin civarında. Toplantı bittikten sonra belediye başkanı eline kağıt kalemi almış hesap yapıyor; “Benim kentimin taksicisi şu kadar, manavı bu kadar para kazandı” diye..
İşte bakış