Arsuz TTB 1. Felsefe buluşmasına ev sahipliği yapacak

Published on:  /   Yorum yapılmamış

16-18 Haziran tarihlerinde Arsuz TTB 1. Felsefe buluşmasına ev sahipliği yapacak. Gönüllülük dayanışma ve ortak varoluş mottosuyla düzenlenen etkinlik Bilgi Üniversitesi,Toplumsal Düşünce Yüksek Linasans Programı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Antakya Sanat Derneği’nin ortak etkinliği Depremde büyük yıkım yaşayan Hatay’ın yeniden ayağa kalkması ve sanatla ve edebiyatla iyileşmesi için düzenleniyor.

Sempozyuma katılmak isteyenlerin alt satırdaki linke tıklayarak ön kayıt formu doldurması katılım açısından da önem arz ediyor.

https://www.ttb.org.tr/duyuru_goster.php?Guid=de1dc042-007f-11ee-b527-1d7f2743da7c

TTB 1. ANTİOCHİA FELSEFE BULUŞMASI
GÖNÜLLÜLÜK, DAYANIŞMA ve ORTAK VAROLUŞ

16-18 HAZİRAN 2023
ARSUZ –HATAY / Yakamoz Kafe

16 HAZİRAN CUMA

15.00 – Açılış Konuşmaları

Antakya Sanat Derneği adına Edip Yeşil veya Tunay Devrim
TTB adına Şebnem Korur Fincancı veya Ali İhsan Ökten

15.30-17.00 – Panel: Dayanışma ve İlişkisellik Etiği

Dayanışma – Ferda Keskin (İstanbul Bilgi Üniversitesi)
İlişkisellik Etiği – Zeynep Talay Turner (İstanbul Bilgi Üniversitesi)
Moderatör: Özge Ejder

19.00 – Yemek

17 HAZİRAN CUMARTESİ

10.45-12.00 – Panel: Dostluk Üzerine

Dostluk, Yardımlaşma ve Bir Aradalık Üzerine – Özge Ejder (MSGSÜ, Felsefe)
Zor Zamanlardan Dayanışmak, Dayanışmayı Sıradanlaştırmak – Begüm Özden Fırat (MSGSÜ, Felsefe)
Moderatör: Zeynep Talay Turner

12.00-12.15 – Ara

12.15-13.30 – Panel: Tıp ve Gönüllülük (Gezi ve Deprem)

Gezi’de Dayanışma ve Gönüllülük – Ali Çerkezoğlu
Depremde Gönüllü Hekimlik: Dostluk Parkından Köylere Uzanan Sağlık Köprüsü – Sibel Uyan
Moderatör: Demet Parlar

15.00-18.00 – Atölyeler

Toplumsal Dayanışma – Osman Elbek ve Tacettin İnandı
Konu: Yeni Tıp Paradigması; Dayanışma vs Rekabet

Amaç: “Hassas/Kişiselleştirilmiş/P4 Tıbbı” olarak isimlendirilen tıp paradigmasının birey ve toplum üzerindeki dinamiğini tanımlamak

Öğrenci Paneli – Moderatör: Ferda Keskin
Bu panelde antik Yunan düşüncesine göre bireysel ve kolektif varoluşta karakter (ethos) oluşumunu belirleyen erdem kavramı ve erdemlerin hangi anlamda ortak bir iyi yaşamı mümkün kıldığı tartışılacaktır. Tartışmada gündelik yaşamın tekdüzeliğinden doğal afetlerin getirdiği yıkıma kadar çeşitli örnekler kullanılacaktır.

19.00 – Yemek

18 HAZİRAN PAZAR

10.00-12.00 – Atölye 1 – Jean-Luc Nancy’deki Ortaklık Kavramını Dayanışma ve Gönüllülük Üzerinden Okumak

Moderatör: Begüm Özuzun (İstanbul Bilgi Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi)
Yaş aralığı: 16-26 yaş Lise ve Üniversite Öğrencileri
Kontenjan: 20 kişi

Deprem bölgelerinde gönüllüler aracılığıyla kurulan afet koordinasyon merkezleri, doktorların çalışmaları, bireyci neo-liberal dünyamızda bize yeniden ortaklık içerisinde yaşayabileceğimizi, bunun kendiliğinden, zorunlu kılınmadan gelişebileceğini hatırlattı.

Deprem anı ve sonrasında yaşadıklarımız ve hissettiklerimizden yola çıkan 10-15 dakikalık Jean-Luc Nancy’deki ortaklık düşüncesi hakkında bir sunumun ardından moderatör eşliğinde etkileşimli bir atölye gerçekleştirilecek.

12.00-14.00 – Öğle Arası

14.00-15.00 – Sunum – Ortaklaşa Yazılan Hikâyeler: Mimarlığın (ve başka şeylerin) Çuval Teorisi

Konuşmacı: Sevince Bayrak

İnsanlığın çıkış öyküsünü, yok etmek üzerine kurulu kahramanlık hikâyeleri yerine ortaklaşa bir çaba ile sürdürülen yaşam hikayeleri ile anlatırsak ne değişir? Elizabeth Fisher ve Ursula K. Le Guin’in yazdığı çuval teorilerini, mimarlığa uyarlarsak, kentlerimizdeki yapıların hikayelerini, “başarı” öyküleri yerine ihmal edilmiş olanları dinleyerek yeniden anlatabilir miyiz?

2022 yılında kullanılmayan mevcut yapıları yıkmak yerine yeniden kentlere kazandırmayı önererek başladığımız Hayalet Hikayeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi projesi*, 2023 Şubat’ında yaşadığımız yıkıcı depremlerle beraber acil bir konuya dönüştü. İnşaat endüstrisindeki çöküşün nedenleri, mevcut sağlam yapıların deprem sonrası nasıl kullanılabileceği ve geride kalan binlerce yapının güçlendirilmesi ve yeniden kullanılması konularını da içeren bu sunumda sadece mimarları değil, herkesi ilgilendiren bu tartışmayı geliştirmeyi umuyoruz.

*Bu proje 20 mayıs-26 Kasım tarihleri arasında Venedik Bienali’nde 18. Uluslararası Mimarlık Sergisinde Türkiye adına sergilenmektedir.

https://turkiyepavyonu23.iksv.org/hayalet-hikayeleri-mugla

15.00-15.30 – Ara

15.30-17.30 – Atölye 2 – Alice Harikalar Diyarında Bize Nasıl Bir Dünya’nın İmkanını Sunuyor?

Moderatör: Begüm Özuzun (İstanbul Bilgi Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi)
Yaş aralığı: 16-26 yaş lise ve üniversite öğrencileri
Kontenjan: 20 kişi

Alice Harikalar Diyarı’nın girişindeki monologdan yola çıkan 10-15 dakikalık sunumun ardından moderatör eşliğinde katılımcılarla etkileşimli bir atölye gerçekleştirilecek. Bu monologda Alice, kendine ait bir dünya düşler, bu dünyada; kediler, insanlar gibi yaşamlarını sürdürebilir ve farklı güçlere sahip olabilir, görünmez olmak, konuşmak vb. Bu kapsamda felsefeyi bugün de ilgilendiren “dünya, düş, düşünce, gerçeklik” gibi kavramları katılımcılarla konuşmak ve geliştirmek istiyoruz.

18 HAZİRAN ATÖLYE ÇALIŞMALARI HAKKINDA

Alice Harikalar Diyarında Bize Nasıl Bir Dünya’nın İmkanını Sunuyor?

“Dinah, buldum! Bana ait bir dünya olsaydı, her şey anlamsız olurdu.

Hiçbir şey olduğu gibi olmazdı, çünkü her şey olmadığı gibi olurdu.

Ve bilakis, olan olmaz ve olmayan olurdu. Anlıyor musun?”

Alice Harikalar Diyarında

Alice, kendine ait bir dünya düşler, bu dünyada; kediler, insanlar gibi yaşamlarını sürdürebilir ve farklı güçlere sahip olabilirler, görünmez olmak, konuşmak, vb. Düşlediği dünya, yaşadığımız dünyadan öğeler taşısa da ondan farklıdır.

Peki, içinde yaşadığımız dünyanın dışında bir dünya mümkün müdür? Veyahut dünya hepimizin paylaştığı, ortaklaşa, farklılıklarıyla yer aldığı bir mekan mı, yoksa herkesin kendince düşlediği dünyaların bir ortalaması, bazen bir dünyanın diğer dünyadan üstün kılındığı bu ortalamanın bir yansıması mıdır?

Bu atölyede 16-26 yaş arasındaki gençleri Alice’in düşünden yola çıkarak felsefeyi bugün de ilgilendiren ‘dünya, düş, düşünce, gerçeklik’ gibi kavramlarla tanıştırmayı hedefliyorum. Çalışma, kavramların hangi yazarlarca, hangi dönemde, nasıl kullanıldığından öte dünyanın çokluğu ve evrenselliği düşüncesinin yarattığı ayrımın gençlere ne hissettirdiği ve felsefe geleneğinin dışından gelen akıllarda neler canlandırdığını sormak olacak. 10-15 dakikalık bir sunumun ardından kolaylaştırıcı eşliğinde etkileşimli olarak yürütülecek atölyeye katılım 20 kişi ile sınırlıdır.

Lewis Carrol’ın Alice Harikalar Diyarında’sından esinlenen Disney animasyonu, güncel somut dünyamızda, önümüzde olup biten olgularda deneyimleyebileceğimizi düşünemediğimiz şeyleri düşlerimizde gerçekleştirme imkanı sunar. Sizce insandaki düş yetisi ve onun sunduğu yaratıcılık bize gerçekliği sorgulamada yardımcı olmakta mıdır? Ya da gerçekliği kuran, yıkan, tekrar kuran bu düş yetisinin kendisi midir? Düş yetimiz ve olmayanı düşünme yetimiz sayesinde ortaklaşa sürdürdüğümüz yaşamdaki krizleri değiştirme, dönüştürme biz insanlar tarafından mümkün müdür? Yoksa belirlenmiş, kadersel bir hayat mı yaşamaktayız? Olmayanı düşlemek, tersi düşündüğümün olmama ihtimali, yani gerçekliğin sorgulanabilirliği bize ilk bakışta bir özgürlük alanı açsa da bizi bir kararsızlığın da içine sürükler.

Gerçeklik sorgulanabilir olduğu vakit ya da bağıntılı olduğu düşünüldüğünde, evrenselliğini yitirip zamansallık kazandığında kendimizi bir kararsızlık anının içerisinde buluruz. Bir şeyin ne olup olmadığına karar verememek ya da şeyler arası ilişkilerin zamanla değişebilirliği, bir varlığın sonsuz olmadığını, başı ve sonu olduğunu bilmek; ama onu tam olarak belirleyememek, bilme engeli üzerinden onunla arama sınır koymam bizi kesin olarak bir şey bilemeyeceğimiz yargısına, hatta ileri noktada kendi varlığımızdan bile şüphe duymaya kadar götürür.

Siz hangisinde yaşamak isterdiniz? Her şeyi kesin olarak bildiğiniz, olan-olmayan arasındaki sınırların keskin olduğu ve kurulu gerçekliğe dair her türlü şüphenin düşe dair, gerçek dışı olması nedeniyle yadırgandığı ya da olmayanı konuşmanın, düşünmenin olanaksız görüldüğü, böylece kendi varlığımın da sağlamasını aldığım evrensel bir dünyada mı? Yoksa kendi varlığımı, en azından sonsuzluk atfettiğim zihnin sonsuzluğunu sorgulama riskini göze alarak düşlerim aracılığıyla olmayanı düşünebildiğimi ve bunu konuşabildiğimi, aktarabildiğimi kabul ettiğim dünyaların, gerçekliklerin çoğulluğunda mı yaşamak isterdiniz? Bu iki farklı gerçeklik algısının gündelik hayatımızdaki yansımaları neler olabilir? Birbirinden bağımsız iki gerçeklik var ise nasıl olur da ortak bir dil aracılığıyla birbirleri arasında bir geçişkenlik, birinden diğerine aktarım sağlanır; ortak kültür, ortak değerler dünyalar çokluğunda mümkün müdür? Olan, olmayan, tek akılcı rasyonel dünya ile çoğul dünyalar üzerine yaptığımız tartışmalar bize insan hakları, kadın hakları, LGBTQI+ hakları, hayvan hakları, ekoloji konusunda ne söylemektedir? Bu ikiliğin dışında bir üçüncü yol mümkün müdür?

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi Begüm Özuzun

Kategori:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.