“Yasta Değil İsyandayız” pankartıyla yürüyen İskenderun Kadın Platformu üyeleri, “Yaşasın 8 Mart”, “Yaşasın Örgütlü Kadın Mücadelesi” diyerek yürüdü…
“Yasta Değil İsyandayız” pankartıyla yürüyen İskenderun Kadın Platformu üyeleri, dört ana başlıkta kadın mücadelesi için yürüdü.
“Dünden bugüne her biri yaşamsal değerde olan haklı taleplerimizle bugün yine 8 Mart ve alanlardayız” İskenderun Kadın Platformu dönem sözcüsü Feyruz Gör, İskenderun Kadın Platformu olarak öne çıkan şu dört ana talebin acilen karşılanması gerektiğini vurguladı.
-Doğum izinleri artırılmalı,
-8 Mart kadınlar için ücretli izin günü sayılmalı
-Kapatılan kamu kreşleri açılmalı
-Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kurulmalı.
‘Mücadeleyi birlikte büyütelim’
Kadınlara seslenerek sistemin dayattığı baskı, sömürü ve şiddete yönelik mücadeleyi birlikte yürütme çağrısında da bulunan Gör, ‘Mücadeleyi birlikte büyütelim’ çağrısında bulundu. ‘Adi, eşit ve özgür bir yaşamın’ kadınların mücadelesiyle kurulabileceğini, bunun farkındalığıyla haklı taleplerle alanlara çıkıldığını belirtti.
İskenderun Kadın Platformu dönem sözcüsü Feyruz Gör, kadınların 163 yıl önce canlarını ortaya koyarak mücadeleyle elde ettikleri kazanımlara karşın bugün de kadına baskı, şiddet, taciz, tecavüz ve katliamların devam ettiğini belirttiği konuşması, kadınların ellerinde mor renkli mendil ile slogan atarak, zılgıt, halay, alkış ve sloganlarla renklendi. Sağlıklı Yaşam Parkındaki bu açıklamanın ardından kadınlar, ‘Kadınız haklıyız kazanacağız’, ‘Kadın yaşam özgürlük’ sloganlarıyla Demokrasi Şehitleri Parkına kadar yürüdü. Kadın yürüyüşüne kentteki bazı STK’la ve Siyasi partiler de destek verdi.
“Kadınlar baskılara boyun eğmiyor, yeryüzünün her yerinde direniyor”
Yürütülen mücadele tarihinde çok yol alınmasına karşın hak ve kazanımlara saldırı, sömürü, baskı ve şiddetin de artarak devam ettiğini belirten İskenderun Kadın Platformu dönem sözcüsü Feruz Gör, yağma, talan, aşırı kar hırsının doğal dengeyi yok edecek düzeye ulaştığını; eşitsizlik, işsizlik, yoksulluk, açlık, savaş, göç ve ölümlerin akıl almaz boyutlara ulaştığını vurguladı.
Gör, “Buna karşın yoksul halklar, emekçiler, kadınlar, gençler ve doğa ‘bu böyle gitmez’ diyerek haykırıyor. Otoriter ve popülist iktidarlar varlıklarını sürdürmek için bu haykırışları susturmak istiyor ve baskıyı, savaş politikalarını, şiddeti arttırıyor. Kadınlar baskılara boyun eğmiyor, yeryüzünün her yerinde direniyor, tarih yazıyor” dedi.
“Güvencesizlik, sömürü, ekonomik kriz, savaş ve şiddet sarmalına mahkum değiliz” diyen Gör, Türkiye’de kamudaki parçalı, performansa dayalı, esnek ve güvencesiz yapıya dönüştürülen istihdama dikkat çekti. Gör, istenduğu takdirde ülke kaynaklarının verimli kullanılarak bu dönüşümün beraberinde kadınlara getirdiği ‘daha fazla eşitsizlik, yoksulluk, ayrımcılık, cinsiyetçilik, şiddet, taciz ve mobbing, ‘kölelik koşulları’ olarak adlandırdıklarını kaydeden Gör, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kamusal alandan dışlanmanın, istihdam alanından ayrılmak zorunda bırakılmanın nedenlerinin en başında kamusal hizmetlerin yokluğu/özelleştirilmesi ile bakım sorumluluğunun kadınlara yüklenmesi geliyor. Haklarımız bir bir elimizden alınıyor. Din siyasallaştırılıyor, eşitsizlik fıtratla açıklanıyor. Savaşın, göçün ve ekonomik krizin en yakıcı sonuçlarını yine kadınlar yaşıyor. Ülke kaynakları istenirse savaş, rant, belli kesimler yerine kadınların, emekçilerin, gençlerin, tüm toplumun ihtiyaçları için kullanılabilir. Bizim tercihimiz yaşanabilir özgür, eşit ve sömürüsüz, savaşsız bir ülke ve bir dünyadan yana.”
‘Mücadeleyi birlikte büyütelim’
Kadınlara seslenerek sistemin dayattığı baskı, sömürü ve şiddete yönelik mücadeleyi birlikte yürütme çağrısında da bulunan Gör, ‘Mücadeleyi birlikte büyütelim’ çağrısında bulundu. ‘Adi, eşit ve özgür bir yaşamın’ kadınların mücadelesiyle kurulabileceğini, bunun farkındalığıyla haklı taleplerle alanlara çıkıldığını belirtti.
İllaki İstanbul Sözleşmesine de dikkat çeken Gör, “Halkları düşmanlaştıran, kutuplaştırıcı, ayrımcı politikaların ve savaşın gölgesinde yaşamlarımızın yok edilmesine, savaştan, yoksulluktan kaçan mülteci kadınların uğradığı katmerli sömürüye ve şiddete, bizi her geçen gün daha da yoksullaştıran, yaşam koşullarımızı zorlaştıran ekonomik krizdeki sorumluluklarını militarist söylemlerle örtbas etmek isteyenlere karşı barış içinde yaşam hakkımıza sahip çıkıyoruz. Sözümüzle, itirazlarımızla, haklı mücadelemiz ve haklı taleplerimizle sesleniyoruz. Eşit işe eşit ücret sağlanmalı. Kadınlara ve LGBTİ’lere yönelik her türlü şiddeti ve ayrımcılığı önleyici yasal düzenlemeler acilen yapılmalı. OHAL komisyonu derhal lağvedilmeli, KHK’larla haksız, hukuksuz yere işten çıkarılan tüm emekçiler görevlerine iade edilmeli. Kadınlar için daha fazla yoksulluk, şiddet, göç ve ayrımcılık anlamına gelen savaş politikaları son bulmalı. eşit ve özgür biçimde barış içinde bir arada yaşamın sağlanacağı demokratik koşulların oluşması sağlanmalı. İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere kadınlardan yana imza atılan uluslararası sözleşmelerin gereklilikleri yerine getirilmelidir.”