O dünyada heyecan yaratmış ama sadece bilim çevrelerinde kalmış. Tabii Ertuğrul Günay, Kültür Bakanlığı sırasında elinden gelen ilgiyi göstermiş ama dünya kamuoyuna yeterince anlatılamamış. Bırakın dünyayı, Türk kamuoyunun bile yeterince tanıdığını zannetmiyorum. Fotoğrafını alıp sokakta anket yapsak tanıyan çıkacağını zannetmiyorum. Zaten bu tanıtım işinde hep sınıfta kalıyoruz. Elimizdeki değerleri sunmayı ve satmayı bilmiyoruz. Aslında haksızlık yapmamak lazım. Hatay’da dünyanın en büyük mozaik müzelerinden biri açılmış ve Kral Şuppiluliuma baş köşeye konmuş.
Hepsi bu kadar.
Kral II. Şuppiluliuma Hatay’da Müzede hayranlarını bekliyor…
Hatay’ın Reyhanlı İlçesi’ndeki Tell Tayinat höyüğünde yapılan kazılarda bulundu. O iri gözleriyle şaşkın şaşkın bakıyordu. 3 bin yıl öncesinden geliyordu. Yüzyıllardır kaldığı toprağın altından sapasağlam çıkmıştı.
Orijinali 1.5 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 1.5 ton ağırlığında olan heykel, Geç Hitit Döneminde hüküm süren Kral II. Şuppiluliuma’ya aitti. Çünkü heykelin sırtında künyesi yazıyordu.
Hitit Kralı 2. Şuppiluliuma; fal taşı gibi açık gözleri, 1.5 metre yüksekliğinde yaklaşık 1.5 ton ağırlığındadır. Komik gözlere ve minyatür boyuta sahip heykelin gözleri, özel olarak vurgulanmaya çalışılmış. Bir elinde mızrak, bir elinde başak tutması ise; hem savaşmayı hem de üretmeyi, kendi halkı için prensip olarak kabul ettiğini simgeliyor.
Hatay Tell Tayinat Höyüğü, 2012 kazı çalışmasında, anıtsal giriş kapısında anıtsal iki eser bulunuyor. Düz saçlı sakallı figür, beyaz ve siyah taşlardan yapılmış, oldukça güzel korunabilmiş kakma gözler ile komik ve şaşkın bir halde size bakan bir heykel. Dirseklerden öne doğru bükülmüş kolların, her ikisinde de aslan başı ile süslenmiş iki bileklik var. Sağ elde bir mızrak, sol elde ise buğday demeti tutuyor. Mızrak savaşın, buğday ise dönemin geçim ve yaşam kaynağı olarak tarım kültürünün göstergesi kabul ediliyor. Ayrıca göğsünde yarım ay biçiminde de bir takı bulunuyor.
Heykelin arkasında yer alan Kral Şuppiluliuma’nın seferlerinin ve başarılarının kaydedildiği uzun bir hiyeroglif Luvice yazıt, heykelin kimliğine ilişkin önemli bir ipucu sunuyor.
Heykel ya da Kral, tanrısal bir ‘gardiyan’ ya da toplumun ‘bekçisi’ rolünde, kentin merkezinde yer alan anıtsal girişinde kapısında kenti koruması için yapılmış. Geç Hitit yerleşimlerinde yaygın olarak hükümdarlık kentlerinin kapılarında; kenti korumak için aslan, sfenks ya da anıtsal insan heykelleri, anıtsal yolu süslemek ve kenti düşmanlardan korumak için kullanılır.
MÖ 9. ve 8. yüzyıllarda, kabartmalarıyla birlikte dekore edilmiş anıtsal kapılar, hükümdarlık gücünü meşrulaştırmak için oldukça önem taşıyor. Kapı kabartmaları ayrıca birbirini takip eden öyküler içerir ve iki dünya arasında bağ kurarak hizmet eden kralla birlikte, dünyada rehberlik yapardı. Heykel ve anıtsal yol, MÖ 738’deki Asur saldırısı ile ele geçen kent ile birlikte tahrip edilmiş görünüyor.