AYŞEGÜL
Hatay sırtlarında, çamlar altındayım. Benim altımda da bin metre aşağıda İskenderun Ovası, güneş altında dümdüz yatıyor. Serinlik, gölgelik içinde kızgın yerlere hayretle bakıyorum. Aşağıda sıcaktan bunalmış, güneşten usanmış insanların varlığına inanamıyorum.
Buraları çok ağaçlı, sulak, meyveli ve serindir. İşte bir pınar başındayım. Oluğun altına bir sepet iri, olgun, renkli şeftali koymuşlar. Başı yemenili, saçları iki örgü, ayağı takunyalı, sarışın bir köylü kızı bana sordu:
— Yer misin amca?
Aldım. Ne serin, ne kokulu, ne tatlı şeftali bunlar! Bana şeftali ikram edene baktım. Ne güzel kız!
— Yavrum, şu görünen köyün adı nedir?
— Müftüler.
— Daha ötede neresi vardır?
— Nergislik.
— Ya bu suya ne derler?
— Zerdalioluk.
— Şu yukarıdaki dağ?
— Kınalıtepe.
— Şu yol nereye gider?
— Derebahçe’ye.
Ne güzel isimler! Burası meyveler diyarı. Şeftaliler, erikler, kızılcıklar etrafımı kaplıyor. Çiçekleri de öyle: Nergisler, kınalar, küpeler ve yıldızlar… Sonra her evin pencerelerinde fesleğenler, fesleğen saksıları…
— Kızım, o başına taktığın kırmızı çiçeğin adını bilir misin?
— Bilirim: Kadife.
— Bu su kenarında açan beyaz çiçekler?
— İnci çiçeği.
— Ya senin adın nedir?
Utandı, usulca:
— Ayşegül, dedi.
Burada meyveler, çiçekler, ağaçlar, isimler, hepsi, her şey güzel. Ya Ayşegül? Hepsinden daha güzel.
Ayşegül, takunyalarını sürterek kadife ve inci çiçekleri arasında kayboldu. Arkasından baktım. İçimden şöyle söyleniyordum:
— Küçük Ayşegül; cici, şirin, şen Ayşegül; güzel Ayşegül!
Millet sevgisini insan, böyle minimini bir isimde ve küçük bir köylü kızının yüzünde duyuyor.
Refik Halit Karay – Hayatı ve Eserleri (Özet)
Hayatı:
Refik Halit Karay, 15 Haziran 1888’de İstanbul’da doğdu. Maliye Başveznedarı Mehmet Halit Bey’in oğludur. Galatasaray Lisesi’nde başladığı öğrenimini Hukuk Mektebi’nde tamamladı. Bir süre Maliye Nezareti’nde çalıştıktan sonra gazeteciliğe yöneldi. Servet-i Fünun, Tercüman-ı Hakikat gibi gazetelerde yazdı. “Son Havadis” adlı gazetenin kurucusudur.
II. Meşrutiyet döneminde Hürriyet ve İtilaf Fırkası’yla ilişkilendi. İttihat ve Terakki muhalifi olduğu için 1913’te Sinop’a sürüldü. Ardından Çorum, BilecEdebi Kişiliği:ik ve Ankara’ya gönderildi. 1918’de İstanbul’a döndü; gazetecilik ve öğretmenlik yaptı. 1919’da Posta ve Telgraf Umum Müdürü oldu.
Millî Mücadele karşıtı yazıları nedeniyle 1922’de 150’likler listesine alınarak Beyrut ve Halep’e sürgün edildi. 1938’de çıkan af yasasıyla yurda döndü. Sürgünden sonra politikadan uzak bir yaşam sürdü. 18 Temmuz 1965’te İstanbul’da vefat etti.
Refik Halit Karay’ın Edebi Kişiliği:
-
İlk yazılarını Servet-i Fünun‘da yayımladı, ardından Fecr-i Ati topluluğuna katıldı.
-
Sade Türkçe ve gözleme dayalı anlatımıyla Milli Edebiyat akımının gelişiminde etkili oldu.
-
Özellikle taşrayı anlattığı “Memleket Hikayeleri”, Anadolu’yu edebiyata taşıyan ilk önemli örneklerdendir.
-
Mizahi yazılarında hiciv gücü ve toplumsal eleştirileriyle tanındı.
-
Atatürk’ün üslubunu ve zekasını takdir ettiği yazarlardan biri olmuştur.
Başlıca Eserleri:
-
Öykü: Memleket Hikayeleri (1919), Gurbet Hikayeleri (1940)
-
Roman: İstanbul’un İç Yüzü, Çete, Sürgün, Nilgün (3 cilt), Bugünün Saraylısı, 2000 Yılının Sevgilisi, Kadınlar Tekkesi, Yer Altında Dünya Var
-
Mizah/Hiciv: Kirpi’nin Dedikleri, Ago Paşa’nın Hatıratı, Guguklu Saat
-
Fıkra: Bir İçim Su, Üç Nesil Üç Hayat, Tanrıya Şikayet
-
Oyun: Deli (1929)
-
Anı: Minelbap İlelmihrap, Bir Ömür Boyunca
Refik Halit Karay, Türk edebiyatında mizahı, sade dili ve taşrayı anlatma tarzıyla özgün bir yer edinmiştir.
Millî Mücadele karşıtı yazıları nedeniyle dönemin Osmanlı Padişahı 1922’de 150’likler listesine alınarak Beyrut ve Halep’e sürgün edildi.
Refik Halit Karay, Millî Mücadele‘ye karşı olan tutumuyla dönemin Osmanlı hükümetinin hedefi haline geldi ve 1922’de 150’likler listesine alındı. Bu, Osmanlı hükümetinin İstiklal Savaşı‘na karşı olan, özellikle Hürriyet ve İtilaf Fırkası‘na mensup olan kişilere uyguladığı bir tür sürgün ve toplumsal dışlama yöntemiydi.
150’likler Listesi Nedir?
150’likler, Mondros Mütarekesi‘nin ardından Osmanlı Devleti’nin siyasi ve toplumsal yapısında büyük bir değişim yaşanırken, özellikle Millî Mücadele‘ye karşı olan, padişah yanlısı, İttihat ve Terakki‘yi ve Milli Mücadele‘yi eleştiren kişilerin hedef alındığı bir gruptu. Bu kişiler, Damat Ferid Paşa hükümetinin ve İstanbul hükümeti‘nin desteklediği, Millî Mücadele’yi (Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki Kuvayı Milliye hareketi) ve Anadolu’da verilen bağımsızlık mücadelesini karşıt olarak gören kişilerdi. Bu gruptaki isimler, vatan haini olarak yaftalanarak ya da basına karşı yürütülen sansürle hedef gösterildiler.
Refik Halit Karay’ın Durumu
Refik Halit Karay, Millî Mücadele’nin karşısında durduğu için ve özellikle de Hürriyet ve İtilaf Fırkası‘nın bir üyesi olduğu için, İstanbul hükümetinin gözünde “vatan haini” olarak görülüyordu. Karay, Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Kurtuluş Savaşı‘nın taraftarlarına karşı sert eleştiriler yazmış, bunları da başta “Son Havadis” gibi gazetelerde yayımlamıştır.
Sürgün
Refik Halit Karay, bu tutumlarından dolayı dönemin hükümeti tarafından vatan haini ilan edildi ve 150’likler listesine alındı. Bu liste, Anadolu’da bağımsızlık mücadelesine katılan insanlara karşı İstanbul hükümetinin uyguladığı sürgün kararlarını içeriyordu. Karay, önce Beyrut‘a, ardından Halep‘e sürgün edildi. Beyrut ve Halep’teki sürgün hayatı 15 yıl sürdü.
Beyrut ve Halep’teki Yaşamı
Sürgün yıllarında Refik Halit Karay, bu şehirlerdeki bazı gazetelerin yönetimini üstlendi ve aynı zamanda yazmaya devam etti. Doğruyol ve Vahdet gazetelerinde yazıları yayımlandı. Bu yıllar, Karay için hem zorlayıcı hem de üretken bir dönemdi; sürgün hayatı boyunca edebiyatına önemli katkılar yaptı ve kendisini daha da geliştirdi.
150’liklerin Affı
Refik Halit Karay, Celal Bayar hükümetinin çıkardığı 29 Haziran 1938 tarihli af kanunu sayesinde yurda dönebildi. Bu kanun, 150’likler listesindeki kişilerin affedilmesini öngörüyordu. Refik Halit Karay, affın ardından Türkiye’ye döndü, ancak artık politikadan uzak durarak daha çok edebiyatla ilgilendi.
Sonuç
Refik Halit Karay’ın Millî Mücadele karşıtı tutumu, onu dönemin siyasi iktidarının hedefi yapmış ve 150’likler listesine alınmasına neden olmuştur. Sürgün hayatı, hem kişisel olarak zorlu hem de edebi kariyerine önemli bir katkı yapmıştır. Edebiyat dünyasında derin bir iz bırakmış, özellikle sade dil kullanımı ve hicivli yazılarıyla tanınan bir yazar olarak hafızalarda kalmıştır.







