Her yıl 21 Ekim, sadece bir meslek grubunun değil, toplumun vicdanının günü olarak kutlanıyor: Dünya Gazeteciler Günü.
Bu özel tarih, 1860 yılında Şinasi ve Agah Efendi tarafından yayımlanan Tercüman-ı Ahval gazetesinin doğumuna dayanıyor.
Tercüman-ı Ahval, Osmanlı’da çıkarılan ilk özel gazete olarak Türk basın tarihinin dönüm noktası kabul ediliyor.
Bir Gazeteden Fazlası: Fikrin Kaleye Dönüştüğü Gün
Tercüman-ı Ahval yalnızca bir yayın değil, bir fikir hareketiydi.
Şinasi, Ziya Paşa, Ahmet Vefik Paşa ve Refik Bey gibi aydın isimlerin yazıları, dönemin toplumsal ve kültürel dönüşümüne yön verdi.
Gazetede yayımlanan Şinasi’nin “Şair Evlenmesi”, Türk edebiyatında Batılı anlamda yazılmış ilk tiyatro eseri olarak tarihe geçti.
Sultan Abdülaziz döneminde, 1860 ile 1866 yılları arasında yayımlanan gazete, fikir özgürlüğünün temellerini attı. O dönemden bugüne, gazetecilik hakikatin izini süren bir meslek olarak yaşamaya devam ediyor.
Gazetecilik: Halkın Gözü, Kulağı ve Hafızası
Gazetecilik, sadece haber vermek değil; gerçeği savunmak, sorgulamak ve toplumun sesi olmak anlamına geliyor.
Bir gazetecinin kalemi, kimi zaman bir ülkenin hafızası, kimi zaman da adaletin tek umudu olabiliyor.
Gazeteciler, savaşların ortasında, afet bölgelerinde, salonların sessizliğinde ya da sokakların gürültüsünde aynı şeyi arıyorlar: gerçeği.
Bugün, dijital çağda hızın öne geçtiği bir dünyada bile, gazeteciliğin özü değişmiyor: doğru, tarafsız ve sorumlu habercilik.
Gazetecilik Üzerine İki Zamansız Söz
“Bu devirde fikirler için çarpışıyoruz, gazeteler de kalelerimizdir.”
— Heinrich Heine
“Bir gazete, yalnız haberleri olduğu gibi veren bir şey değildir;
onun gayesi insanları düşündürmek, kızdırmak, harekete geçirmektir.”
— Mark Twain
Bugün Gazetecilerin Günü
21 Ekim, geçmişten bugüne uzanan bir mirası hatırlatıyor.
Gerçeğin izini süren, kalemini toplumsal sorumlulukla taşıyan tüm gazetecilerin günü kutlu olsun.
Çünkü gazetecilik, sadece bir meslek değil, bir duruştur.







