Eğitim Sen İskenderun Şube Ünsal’dan 2024 2025 eğitim öğretim yılı genel değerlendirmesi!

Published on:  /   Yorum yapılmamış

Eğitim Sen İskenderun Şube Baskanı Ünsal, 2024 2025 eğitim öğretim yılı sonunda eğitimin durumunu değerlendirdi.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Eğitim Sen İskenderun Şube Yürütme Kurulu adına Şube Başkanı Mustafa Ünsal, bugün sendika binasında düzenlediği basın açıklaması ile eğitim dönemini değerlendirdi.

Eğitimsen Şube Başkanı Mustafa Ünsal 2024-2025 eğitim öğretim yılında eğitime erişim konusunda yaşanan çok yönlü engellerin derinleştiği bir dönem olduğuna işaret ederek “Eğitim her çocuğun temel bir anayasa ve evrensel insan hakkıdır bu hakkın eşit parasız ve nitelikli biçimde hayata geçirilmesi devletin temel yükümlülüğü olmasına rağmen mevcut politikalarla bu sorumluluk giderek kamu dışına bırakılmaktadır.” dedi.

Mevcut eğitim politikalarının eğitimin niteliğini ve erişilebilirliğini ciddi şekilde zayıflattığını vurgulayan Ünsal, Eğitim Sen’in Acil Talepleri ve Önerilerini şöyle sıraladı:

  1. Kalıcı ve depreme dayanıklı okul binaları ivedilikle inşa edilmeli, konteyner sınıflar son bulmalıdır.
  2. Her okulda psikolojik danışmanlar görevlendirilmeli, psikososyal destek programları yaygınlaştırılmalıdır.
  3. Öğrenciler için ücretsiz tablet, bilgisayar ve internet erişimi sağlanmalıdır.
  4. Depremzede öğretmenler için barınma, ekonomik teşvik ve mesleki destek mekanizmaları devreye alınmalıdır.
  5. Eğitimdeki bölgesel eşitsizlikleri giderecek şeffaf, kamusal bir iyileştirme planı hazırlanmalı, toplumla paylaşılmalıdır.
  6. Kırsal bölgelerde taşımalı eğitimin kesintisiz sürdürülmesi ve kapatılan köy okullarının yeniden açılması sağlanmalıdır.
  7. Deprem bölgesinde kız çocuklarının okula devamını destekleyen özel programlar hayata geçirilmelidir.

 

“Eğitim Bir Lütuf Değil, Haktır”

Afet bölgesindeki çocukların ve öğretmenlerin yalnız bırakılması, sadece bireysel değil toplumsal bir kırılmadır. Eğitim Sen olarak biliyoruz ki eğitim hakkı, eşit ve kamusal biçimde herkese sunulmadığı sürece, bir ülkenin yeniden ayağa kalkması mümkün değildir.

Bizler, nitelikli, laik, bilimsel ve eşitlikçi bir eğitim için; tüm çocukların, hangi bölgede doğmuş olursa olsun aynı haklara sahip olabilmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz. Deprem bölgesinde eğitimin onarılması, yalnızca bir bölgenin değil, tüm ülkenin geleceğine sahip çıkmak anlamına gelir.”

Eğitim Sen İskenderun Şube Baskanı Ünsal açıklamasının devamında ise şu konuşmayı yaptı:

EĞİTİM HAKKINA ERİŞİMİN ÖNÜNDEKİ TÜM ENGELLER KALDIRILMALIDIR

2024-2025 eğitim öğretim yılı, eğitim hakkına erişim konusunda yaşanan çok yönlü engellerin derinleştiği bir dönem olmuştur. Eğitim, her çocuğun temel bir anayasal ve evrensel insan hakkıdır. Bu hakkın eşit, parasız ve nitelikli biçimde hayata geçirilmesi devletin temel yükümlülüğü olmasına rağmen, mevcut politikalarla bu sorumluluk giderek kamu dışında bırakılmaktadır.

Tüm öğrencilerin eşit şartlarda, ücretsiz ve nitelikli eğitime erişimi için kamusal politikalar hayata geçirilmelidir. Eğitimde yaşanan eşitsizlikleri derinleştiren piyasacı anlayış derhal terk edilmeli, eğitimin bütün kademelerinde kamusal hizmet anlayışı güçlendirilmelidir. Özellikle dar gelirli ailelerin çocukları için okul ve kırtasiye masrafları devlet tarafından karşılanmalı; ücretsiz kırtasiye desteği ilköğretim düzeyinden itibaren her öğrenciye sağlanmalıdır.

Yoksullaşmanın derinleştiği günümüz koşullarında, öğrencilerin yeterli ve dengeli beslenmeleri her zamankinden daha kritik hale gelmiştir. Tüm eğitim kademelerinde öğrencilere günde en az bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek ve temiz su sağlanmalıdır. Yetersiz beslenme, yalnızca sağlık sorunu değil, aynı zamanda öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve akademik başarısızlık nedenidir. Eğitim sisteminin piyasa ilişkilerine daha fazla entegre edilmesi, eğitimin her adımını paralı hale getirmiştir. Bu durum, eşitsizliği daha da derinleştirmekte ve çocukların eğitim hakkını tehdit etmektedir.

Kamusal, nitelikli ve eşitlikçi eğitimin sağlanabilmesi için eğitim bütçesi en az iki kat artırılmalı, kaynaklar doğrudan okullara ve öğrencilere yönlendirilmelidir. Okul ihtiyaçları için yeterli ödenek ayrılmalı; velilerden bağış, aidat, kayıt parası adı altında para toplanması yasaklanmalıdır. Okul alanlarının ticari işletmelere kiralanması gibi uygulamalara son verilmeli; eğitim alanları kamusal niteliğini korumalıdır. Bu bütçe artışı, sadece bir eğitim politikası tercihi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.

Eğitim, ticari bir faaliyet değil, toplumsal bir hak olarak yeniden tanımlanmalı; bu anlayış eğitim politikalarının temeline yerleştirilmelidir. Devlet, öğrencilerin eğitim masraflarını üstlenmeli; farklı sosyal kesimlerden çocukların eşit koşullarda eğitim hakkından yararlanması için yapısal adımlar atmalıdır. Kamusal eğitim; eğitim hizmetinin herkes için eşit, parasız, nitelikli ve ulaşılabilir olmasını sağlayacak temel zemindir.

Çocukların kendi kültürel kimliklerini koruyarak eğitim alabilmeleri için çokdilli eğitim modelleri geliştirilmeli; öğretmen eğitimi ve müfredat bu doğrultuda yeniden düzenlenmelidir.

Eğitimin fiziksel, ekonomik ve dilsel tüm engelleri kaldırılmalıdır. Eğitim hakkı; herkesi kapsayan, yaşam boyu ulaşılabilir, parasız, laik, bilimsel ve çağdaş bir içerikle sunulmalıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmeler doğrultusunda, ayrım gözetmeksizin tüm çocuklara eğitim hakkı güvence altına alınmalı; anadilinde eğitimin anayasal bir hak olarak tanınması sağlanmalıdır.

Okullarda verilen eğitim dini değil, bilimsel esaslara dayalı olmalı; eğitim gerçek anlamda laik ve demokratik bir temelde örgütlenmelidir. Siyasal iktidarın dini cemaat ve vakıflarla iş birliği üzerinden yürüttüğü politikalar, eğitim sistemini ideolojik kuşatma altına almış, laiklik ilkesini zedelemiştir. Eğitim içerikleri bilimsel, eleştirel, sorgulayıcı ve evrensel değerlere dayalı biçimde yeniden düzenlenmelidir.

ü Eğitim hakkı vazgeçilemez, devredilemez bir kamu hakkıdır.

ü Her çocuğun eşit, parasız, nitelikli, laik, bilimsel, cinsiyet eşitlikçi ve anadilinde eğitime erişimi güvence altına alınmalıdır.

ü Yoksul ailelerin çocuklarına yönelik sosyo-ekonomik destek programları yaygınlaştırılmalı (burs, ulaşım, ücretsiz yemek, kırtasiye vb.).

ü Anadilinde eğitim hakkı tanınmalı, çokdilli eğitim modelleri hayata geçirilmelidir.

ü Kız çocuklarının eğitime katılımı için yerel düzeyde özel programlar oluşturulmalı, çocuk yaşta evlilikler kesinlikle yasaklanmalıdır.

ü Mülteci ve engelli çocuklara yönelik özel destek birimleri kurulmalı, öğretmenler bu alanlarda eğitilmelidir.

ü Müfredat kapsayıcı, çoğulcu ve cinsiyet eşitliğini gözeten bir biçimde yeniden yapılandırılmalıdır.

ü Kamusal eğitim anayasal güvence altına alınmalı, özel okul teşvikleri kaldırılmalıdır.

SONUÇ

Türkiye’de eğitimin gerçek anlamda bilimsel ve laik bir içeriğe sahip olduğunu söylemek mümkün değildir. Bilimi, siyasal ve ideolojik amaçlarla kuşatarak kamuya sunmak bilimsellikten uzak olduğu gibi laik eğitimin gerçekleşmesi önünde de ciddi bir engel teşkil etmektedir. Din ve vicdan özgürlüğünün tanımı açıkken, tek dinli yapıyı pekiştirme konusundaki ısrar sürmektedir. Türkiye, taraf olduğu Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı hareket etmekte, AİHM’in son olarak Anayasa Mahkemesi’nin zorunlu din dersleri ile ilgili verdiği kararlar açık biçimde ihlal edilmektedir. Eğitim sisteminin bütün kademelerinde pozitif bilimin tüm öğelerini içinde bulunduran, çağdaş ve bilimsel ilkelere dayanan, gerçek bir laiklik anlayışı temelinde yükselen bir yapının oluşturulması ve bu anlamda öncelikler zorunlu din dersi uygulamasından derhal vazgeçilmelidir.

Tüm öğrenciler için eşit, parasız, nitelikli eğitim olanakları sağlamak devletin ve özelde Millî Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluğundadır. Bilimsellik eğitimin olmazsa olmazıdır. Öğretim programında temel referansımız bilim olmalı, protokoller eliyle eğitimin dinselleştirilmesi politikalarına son verilmeli, öğrencilere ve velilere rağmen gerçekleştirilen okullaşma politikası sonlandırılmalıdır. Bilimin, sanatın, sporun iç içe olduğu, öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda kendini özgürce ifade edebildiği laik ve bilimsel eğitim politikaları hayata geçirilmelidir.

Bir ülkenin gelişmişliği ve kültürel zenginliği açısından önemli olan, ekonomik ve toplumsal başarı sağlamak, dilsel ve kültürel zenginliklerin nesilden nesile aktarılmasının olanaklarını yaratmaktır.

Okulların eğitim kurumu olmaktan adım adım uzaklaştığı, öğrencilerin yarış atı gibi sınavdan sınava koştuğu, öğretmenlerin düşük ücretle, esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın zirve yaptığı, farklı dil ve kimliklerin dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin sağlıklı nesiller yetiştirmesi mümkün değildir.

Eğitim sistemi, her kademeden öğretmenler, farklı statülerdeki üniversite çalışanları, memurlar ve yardımcı hizmet personeli ile bir bütündür. Tüm eğitim ve bilim emekçileri, aralarındaki statü farklılıklarına rağmen, benzer ekonomik ve sosyal sorunları yaşamaktadır.

Eğitim Sen, çocukların eşit, özgür ve nitelikli bir eğitim alabilmesi; tüm ve eğitim emekçilerinin güvenceli, insanca koşullarda çalışabilmesi için mücadelesini sürdürecektir.

 

Kategori:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Arşivler