İskenderun’un Kıymetli kalemlerinden birisi olan köşe yazarı Doğan Süslü, kaleme aldığı makalesinde Ekogündem Gazetesinin kurucusu ödüllü gazeteci Serpil Korkmaz’ı Medyatik Bakış’da konu ederek, 35 yazarın 35 öylü ile buluştuğu kitapta yayınlanan “Gelin Abla” adlı öyküsünü değerlendirdi. Sevgili Doğan Abimizin kaleme aldığı ve Serpil Korkmaz için çok anlamlı olan yazıyı www.ekogundem.org’nin okurlarıyla paylaşıyoruz:
Serpil Korkmaz, ödüllü ve deneyimli gazetecilerimizdendir. Yerel Ekogündem Gazetesi’nin kurucusu ve imtiyaz sahibidir. Sarı Basın Kart’ını yıllar önce hak etti ve cebine koydu. Mesleki başarısından dolayı bir hafta, Almanya’da mesleki eğitimlere katıldı.
Serpil Korkmaz son olarak birincisi baskısı Kasım 2019’da yapılan ‘Yürekler dile geldi’ adlı ortak kitapta ‘Gelin Abla’ öyküsü ile karşımıza çıktı. Ortak kitabın Proje koordinatörü Nebih Nafile oldu. Kitap Ortak Yayın Kurulu’nda şu isimlerden oluştu. Nebih Nafile, M. Adil Çetin, Canan Başkaya, Duran Yaşar, Mehmet Ali Akyüz. Kitabın editörü de M. Adil Çetin oldu. Editör M. Adil Çetin kitabı tanıtırken, tanıtım yazısının bir bölümünde şunları ifade ediyor,
“…Herkes şiir, hikâye ve roman yazamaz. Herhangi bir konuda fıkra, makale yazmak başka, edebi konularda yazarlık başkadır.
Yürekler Dile Geldi adlı bu ortak kitapta 37 değişik kişinin yazdığı hikâyeleri, metinleri okuyacağız. Bu 37 farklı konu, farklı bakış açısı, farklı yaklaşım, farklı kurgu ve farklı üsluptur. Adeta çok değişik hazırlanmış yemeklerden oluşan bir ziyafet gibidir…”
*İlk deneme için bence başarılı
Görüldüğü üzere 37 öykü yazarından biri Gazeteci Serpil Korkmaz olmuştur. Serpil Korkmaz’ın ‘Gelin Abla’ başlıklı öyküsünü dikkatle okudum. Meslektaşım Serpil, küçük bir gelini, kırsalı, küçük gelinin yaşam mücadelesini, erkek çocuk doğuruncaya kadar olan dışlanmayı kendince anlatmaya çalışmış. Ben Serpil arkadaşımı, ilk deneme için kendi adıma başarılı buldum. Serpil arkadaşıma belki mini bir eleştirim olabilir. Küçük gelinin öyküde, beşi kız, ikisi erkek toplamda yedi çocuk doğurmasını biraz abartılı buldum. Küçük gelinin düşük yaptığı da göz önüne alınırsa, öyküdeki çocuk sayısı ikisi kız, biri erkek toplamda üç olarak belirtilebilirdi…
*İskenderun’da 40 gönüllü
İşaret ettiğim çocuk sayısını, İlk öykü denemesinde gözden kaçan bir ayrıntı olarak düşündüm ve ona takılmadım. Takıldığım Serpil arkadaşımın gözlerindeki ışıltı, gurur acaba bu öykü ve kitap işini devam ettirebilir miyim meyilli idi. Ortak kitap içindeki, kendine ait öykü başlangıcını bana imzalayıp teslim etmeden önce “İskenderun’daki yazar, çizer ve yazma eğilimindeki her meslek grubundan arkadaşlarımızla biz de ortak bir öykü kitabı yazsak nasıl olur?” dedi. Bende cevaben böylesi bir projenin güzel olacağını ancak bu işe ciddi manada ‘aynı anda ve belli bir takvim içinde’ vakit ayıracak 30 -35 arkadaşın bir araya gelme zorluğuna dikkat çektim. Elbette bu benim fikrim. Belki de önümüzdeki aylarda, İskenderun’da 40 gönüllü bir araya gelir ve ortaya bir başka güzel eser çıkar.
*Serpil Korkmaz’da ben bu ışığı gördüm
Evet, ben Serpil Korkmaz’ın ilk öykü denemesinden oldukça haz aldığını fark ettim. Sanıyorum Serpil Korkmaz’ın içindeki yazma isteği bu eserle alevlenmiş oldu. Bana öyle geliyor ki bir öykü, bir öykü derken, günün birinde Serpil Korkmaz karşımıza tek başına yazdığı bir kitapla karşımıza çıkar. Olur mu? Bence olur… Serpil’de ben bu ışığı gördüm…
Sevgili Serpil, bana önem verip, böylesi bir eseri bana imzalayarak hediye edip tanıttığın ve fikirlerimi alma istediğin için sana çok teşekkür ediyorum. Hem seni, hem projenin fikir babası Nebih Nafile beyi hem Ortak Yayın Kurulu’nu hem de senden hariç diğer 36 öykü yazarı arkadaşımı yürekten kutluyorum. Böylesi projeler yazmaya teşviktir, kişilerin kendilerini geliştirmeleri için birer fırsattır, Hatay Edebiyatı kadar Türk edebiyatına da destek ve katkıdır. Yürekleri dile gelen 37 insana ve kitabın basın ve dağıtımında emeği geçen, isimleri kitapta yazan değerler ile isimlerinin tek tek kitapta yazılması mümkün olmayan diğer emekçi yüreklere teşekkür ediyorum. Güzel ve yararlı bir iş yaptınız. Lütfen yaz Serpil Korkmaz… Lütfen yazalım arkadaşlar. Kendime de bir cümle ekliyeyim mi? “Sen de yazmaya yoğunlaş Doğan Süslü. Yazmayı sakın bırakma…”
*Deprem…
Deprem gerçeğini hep atlıyoruz. 24 Ocak 2020 saat 20.55’de Sivrice Elazığ depreminden sonra AFAD’ın dünkü açıklaması özetle şöyle (27 Ocak 2020, 08:15 itibarıyla)
“24.01.2020 tarihinde saat 20.55’te Elazığ ili Sivrice ilçesinde 6,8 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Deprem sonrasında bölgede 4 büyüklüğü üzeri 21 deprem meydana gelmiş olup, toplam artçı deprem sayısı 948’dir.
AFAD koordinasyonundaki müdahale faaliyetleri ile şimdiye kadar 45 kişi enkazdan sağ kurtarılmıştır. Depremde 39 vatandaşımız hayatını kaybetmiş (Elazığ 35, Malatya 4), deprem sonrası hastanelere başvuran 1.607 vatandaşımızdan 1.516’sı taburcu edilmiştir.
Hasar Tespiti Yapılan Bina Sayısı 2.945’e yükseldi.
Elazığ ve Malatya’da incelenen 2 bin 945 binadan 87’si yıkıldı. Bunlardan 1287’sinin ağır hasar aldığı, 56’sının orta ve 876’sının az hasarlı olduğu belirlendi. Acil olarak yıkılacak 12 binanın tespit edildiği çalışmalarda, 627 binanın ise hasarsız olduğu tespit edildi.”
*Komşu illere ziyaret askıya alınmalıdır
“Deprem öldürmez. Tedbirsizlik ve çürük bina öldürür” cümlesini sürekli duymamıza karşın konuyla ilgili tedbirler ülkemizde, diğer ülkelere göre hep geriden geliyor. Hatay ve İskenderun’da ne durumdayız? Yapı denetim firmaları usulüne uygun görev yapıyor mu? Depreme dayanıklı bina yapımında İskenderun’da, Hatay’da ne durumdayız? Son Elazığ depremi sonrası İskenderun ve Hatay’ da tüm resmi ve özel kurumlar, 1. Dereceden deprem riski taşıması dolayısıyla, olası bir depreme karşı hazırlıklarını gözden geçirdi mi? Hatay ve İskenderun genelinde Hatay Büyükşehir, İskenderun Belediyesi ve diğer belediyelerle birlikte Hatay Valiliği, İskenderun Kaymakamlığı öncülüğünde muhtemel bir depreme yönelik ‘Ortak bir Hatay Deprem Toplantısı’ düşünülüyor mu? Geçirdiğimiz hassas günler dolayısıyla, bazı mülki amirlerimizin ve belediye başkanlarımızın komşu illere nezaket ziyaretlerine ara verip, olası bir İskenderun ve Hatay depremi karşında ‘Ne yapmalıyız?’ konusuna yoğunlaşmalarında fayda görüyorum. Tedbir, hazırlık, plan ve koordinasyon bu tür doğal afetlerde bizlere yarar sağlar, muhtemel felaketlerin en az zararla atlatılması sağlanır. Hazırlıksız yakalanmaktan bizleri olabildiğince korur. Son Elazığ felaketi sonrası bir kere daha hatırlatmak istedim. Bu vesile ile depremde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına, Türkiye’ye başsağlığı ve yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
*Yerel gazeteler abone desteğine muhtaç
Her şartta, yıllardır yerel gazetelerin, yerel yayın kuruluşlarının ve gazetecilerin yanında olan bazı kişi ve kurumları tenzih ediyor, onları dikkatle ayrı bir kefede tutuyorum. Sözlerim çoğunluğa. Yerel gazeteler, gerek gazete sayısının artması, gerekse resmi ilan paylaşımının 8 vasıflı gazeteye bölünmesi ve diğer bazı nedenlerden dolayı ekonomik anlamda zor günler geçiriyorlar. Onlara verilecek yıllık 400 TL ve üstü 500 -600 TL, günde yaklaşık 1 TL.’ye veya üst rakamdan ortalama 1.64 kuruş gibi bir rakama tekâmül eder. Yerel basın, açılışlara, tanıtımlara, temel atmalara, siyasi programlara, genel kurullara, düğünlere, gecelere, etkinliklere ve aktivitelere davet edilir. Yerel medyanın çoğunluğu tüm davetlere katılır… Yerel ekonomiye, yeni işletmelere omuz ve destek verir. Sıra abonelik vermeye gelince bin dereden su getirilir. En klişe cümle de şudur “Kardeşim hangi birinize abonelik verelim? Gazete çok, gazeteci yığınla.” Sevgili mazeret üreticileri. Ben kendime adıma konuşayım. Ben alış veriş yaparken, etimi belli bir kasaptan, giysimi belli bir mağazadan, buzdolabı ve televizyonumu bildik bir mağazadan, ayakkabımı tanıdık bir yerden alır ve tercih hakkımı kullanırım. Benim alış veriş yapmadığım yerler kötü manasına gelmez…
*Sadece tercih edeceksiniz
Yapılacak iş sadece tercihtir. Lütfen sizlerde iyi gazeteyi, iyi gazeteciyi seçin onları tercih edin ve onları destekleyin. Ben gazete sahibi değilim. Gazete abone faturası kesip, abone tahsilatı yapan biri de değilim. Gazetelerde bu işi yapan arkadaşlarımız var. Tüm bu zorlukları gazetede çalışan bir çalışan olarak gözlemlediğim için bu ortak sıkıntıyı ve genele, sitemimi yazmak istedim. Kimse alınganlık göstermesin. Kişiye değil çoğunluğa ve genele bir sistem yolladım. Hadi lütfen yapın gazete tercihlerinizi. Sonrasında hemen arayın yerel gazetelerinizi. Birer yıllık, 400 TL’den aşağı olamayan yıllık abone faturalarınızı isteyin ve fatura elinize ulaştığında ya anında, ya da makul bir sürede abone bedellerinizi lütfen ödeyin. Yerel basın sizin ve şehrinizin gözü, kulağı, sesi ve nefesidir. Onları ekonomik enkaz altında bırakmayın. Nefes verin, birlikte yaşayalım, birlikte gür bir ses vermeye devam edelim. Yoksa kesilecek bazı nefesler… Seslerimiz gür ses olmaktan çıkıp hiçbir yerden duyulmayan cılız seslere dönüşecek…