Barbarları Beklerken Sanat Kolektifi, çadır alanlarının tasfiyesi, konteynerlerde yaşanan sorunlar ve deprem sürecine dair yapılan basın açıklamasında depremin üzerinden geçen aylara rağmen insanların çilesinin bitmediğine dikkat çekildi.
Barbarları Beklerken Sanat Kolektifi, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi…
6 Şubat depreminin üzerinden 7 ay geçti. Her gün, her saniye cehennemle yüzleşen, devletin cehennemini iliklerine kadar yaşayan insanların çilesi bitmedi. Bitmiyor. Su, sağlık, barınma sorunları en yüksek aşamada devam ederken devlet şimdi de insanların kendi çabalarıyla oluşturdukları çadır alanlarını tasfiye etmeye başladı. Hatay Defne’de çadırlar devletin kolluk kuvvetleri tarafından eğer alanı terk etmezlerse su ve elektriklerinin kesileceği tehdidiyle tasfiye edildi. Yaşanan bu tasfiye süreci devletin bölgede yapmak istediği politik müdahalelerin ön hazırlığıdır.
Hiçbir güvence verilmeden devlet çadır alanlarını tasfiye edip kendilerinin kontrolünde olan konteyner alanlarına mecbur bırakıyor insanları. Peki nedir bu konteyner alanları? Şu soru hiç soruldu mu? İnsanlar neden daha kötü koşullarda olmasına rağmen çadır alanlarını terk etmek istemiyor?
Çünkü konteyner safsatası devletin politik kurnaz simülasyonundan ibarettir.
Konteynerlerde yaşanan sağlık sorunlarından kimse bahsediyor mu? Devletin eline muhtaç bırakılan bir nevi panoptikon düzeni dayatılıyor konteyner alanında. Devletin gözünün önünde, devletin istediği şekilde yaşayacak ya da onlar istemezse yaşayamayacaksın! Sanki bir lütufmuş gibi sunulan halbuki küçük mülteci kamplarından farksız bu yerler toplumun sosyal yaşamını bölmek istiyor. Her şeyin bireysel ilerlediği, herkesin sadece kendi çıkarını koruduğu, tamamıyla devlete endeksli diyanetin, kuran kurslarının başrol oynadığı konteyner alanları şunu dayatmaya çalışıyor: -eğer benim dediğimi yaparsanız, benim sözümü dinlerseniz benim istediğim o makul vatandaş olursanız sizinle ilgilenirim yoksa burası da sizin için cehennemden farksız olacak çünkü burada benim gibi düşünmek benim gibi yaşamak benim kurallarıma uymak zorundasın. Başka bir seçeneğin yok. Ben yoksam yalnızsın-
Evet o çadır alanlarına karşılık önerilen konteyner alanları tam olarak buna tekabül etmektedir ve önümüzdeki en büyük tehlike, konteyner alanlarına gitmekten başka çaresi olmayan insanların yaşayacağı sorunlarla nasıl baş edeceğiz?
Devlet rolünü oynuyor. Bu rolün içinde iyi niyet yok. Vicdan yok. Devletin masasında sermayenin sözü her şeyin üstündedir.
Bizim de onların adaletini vicdanına ihtiyacımız yok!
Suçu görüyoruz ve hesap günü geldiğinde asla vicdanlı olmayacağız!”