Devletin yapılanmasında ŞEFFAFLIK ve LİYAKAT istiyoruz
Adli yılın başlaması dolayısı ile ilgili açıklama yapan Hatay Barosu Başkanı Av. Ekrem Dönmez, yeni adli yılın; savunmaya saygı, yargımızda adalet, bağımsız, tarafsız ve daha uygar bir hukuk düzeninin esas alındığı bir yıl olmasını temennisinde bulunarak “Adli Yılın meslektaşlarımıza, yargı camiamıza, ülkemize ve adalet bekleyen tüm yurttaşlarımıza hayırlı olmasını dileriz.” dedi.
Hukukçuların “siyaset yapıyorlar, biraz da işlerine bıraksınlar, cübbelerini çıkarıp da gelsinler” şeklinde söylemlerle dikkat çeken Başkan Ekrem Dönmez, 30 Mayıs 2019 tarihinde kamuoyuna açıklanan “Yargı Reformu Strateji Belgesi”nde yazılanlara işaret ederek siyasi iktidarın 17 yıllık iktidarı döneminde yargıya ilişkin bugüne kadar çözemediği sorunların sadece bir kısmını içeriyor ve bugüne kadar yapılanların ve yapılmayanların birer itirafı gibi karşımızda duruyor.
“Biz kör siyaseti değil, hukukun üstünlüğünün siyasetini yaparız”
Bugüne kadar önemli bir kısmı “Yargı Reformu Strateji Belgesi”nde 30 Mayıs 2019 tarihinde kamuoyuna açıklanan sorunları, bu tarihten önce ortaya koyup bizler çözüm ararken, bu çözümü yurttaşlarımızın ortak ihtiyacı ararız ve bu eğer siyaset ise evet yaptığımız dibine kadar siyasettir. Öyleyse bilmeyenler bilsin isteriz ki; biz kör siyaseti değil, hukukun üstünlüğünün siyasetini yaparız. Hukukun üstünlüğünün siyasetini yapma yetkimizi de, gücümüzü de Avukatlık Kanunundan alırız.
“Yargı camiası sorunların çözümünü bekliyor”
Her adli yılda sorunlara dikkat çekildiğini belirten Hatay Baro Başkanı Ekrem Dönmez, çözüm bekleyen birçok sorunun çözümü için adın atılmadığından yakındı.Dönmez, “Yargının işleyişine yönelik tüm düzenlemeler yasalarda mükemmel şekilde yer almış olsa bile, “yargımız bağımsız ve tarafsız mı, hâkim güvencesi var mı” sorusuna verilecek yanıtlar, yargı camiamızın bütün uzun hayat hikâyesinin özetini çıkartır. Biz de soruyoruz. “yargımız bağımsız ve tarafsız mı, hâkim güvencesi var mı?” Yargı bağımsızlığı ve hâkim güvencesi, sadece yargıya ve hâkime tanınan bir imtiyaz değil; toplumun tüm kesimlerinin, demokratik düzenin ve giderek devletin güvencesidir ve yurttaşlarımız bu güvencelerin yokluğunun acısını çok çektiler. Hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi, hak ve özgürlüklerin daha etkin korunup geliştirilmesi, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlendirilmesi, sistemin şeffaflığının artırılması, yargısal süreçlerin basitleştirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, savunma hakkının güçlendirilmesi ve makul sürede yargılanma hakkının daha etkin korunması” olarak Ülkemizde ciddi bir yargı yumağı bulunduğunu artık siyasi iktidar “Yargı Reformu Strateji Belgesi”yle dahi kabul ediyorsa, bize de “bir an önce çözelim” demek düşer.
Krizin aşılması bağlamında en önemli değişikliğin, “yapısal reform” başlığı altında “yargı reformu” olduğu açıktır. Gecikilmez bir şekilde ciddi ve tüm yargı bileşenlerinin, hem de yürütmeden bağımsız olarak ve kendi sorunlarını kendisi tespit ederek, fikirlerini özgürce ortaya koyabildiği, fikirlerinin dinlenebildiği ve icra aşamasına geçirilen bir yargı reformuna olan ihtiyacımız had safhadadır.
Eğer her siyasi iktidarın yaptığı gibi göstermelik sözler ve yaklaşımlarla “yargının sorunlarını çözüyoruz” görüntüsü altında bir yaklaşımla sorunlar çözülecek olursa, hepimiz yargının tüm sorunlarının olduğu gibi kalacağını ve “artık başka bahara” diyeceğimizi biliyoruz. Bu kadar ağır bir yük varken, Meclisin uzun tatile çıkması, her geçen gün adaletsizliği de geciktirmektedir. Toplumun tüm kesimleri Türkiye’nin demokratikleşmesini, yargının siyasallaşmaktan kaçınmasını istiyor. İşte bu sebeple bizler devletin yapılanmasında şeffaflık istiyoruz, devletin yapılanmasında liyakat istiyoruz, hayatımızda ve ülkemizde hukuk hâkim olsun istiyoruz. Anayasal kurumların göreceli değil, somut olarak işlevsel ve hukuka uygun davranmalarını bekliyoruz. Yargı ile diğer kurumlardaki cemaatleşmenin-tarikatlaşmanın önüne geçildiğinin somut örneklerini görmek istiyoruz. Artık kimin hâkim-savcı olacağına sadece liyakat karar versin istiyoruz.
Hâkim ve savcı alımlarındaki mülakatlarda, hâkim ve savcıların terfi ve tayinlerinde, yüksek yargıya üye seçiminde siyasi düşünce, mezhep ve hemşericilik yerine bilimsel ölçütler ve liyakat usulü getirilsin istiyoruz.
Yargı ile ilgili gerek ulusal gerekse uluslar arası boyutta yargının son zamanlardaki en sorunlu alanlarına işaret ettiği değerlendirmesinde işaret ettiği başlıklarla ilgili olarak; “Bu başlıklar ve tespitler tarafımıza ait değil. 30 Mayıs 2019 tarihinde kamuoyuna açıklanan “Yargı Reformu Strateji Belgesi”nde öne çıkan ana başlıklar bunlar” dedi ve şu görüşleri dile getirdi:
- Hak ve Özgürlüklerin Korunması ve Geliştirilmesi
- Yargı Bağımsızlığı, Tarafsızlığı ve Şeffaflığının Geliştirilmesi
- İnsan Kaynaklarının Nitelik ve Niceliğinin Artırılması
- Performans ve Verimliliğin Artırılması
- Savunma Hakkının Etkin Kullanımının Sağlanması
- Adalete Erişimin Kolaylaştırılması ve Hizmetlerden Memnuniyetin Artırılması
- Ceza Adaleti Sisteminin Etkinliğinin Artırılması
- Hukuk Yargılaması ile İdari Yargılamanın Sadeleştirilmesi ve Etkinliğinin Artırılması
- Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yöntemlerinin Yaygınlaştırılması
Adalet ve hukukun üstünlüğü; kamu görevlilerinin uygulamalarında ne hissettikleriyle değil; o uygulamaya muhatap olan yurttaşımızın ne hissettikleriyle ilgilidir ve bu uygulamaya muhatap olan yurttaşlarımızın sigortası olan yargı yetkisi; taraf tutmaktan, devleti koruma refleksinden ve idare etme kaygısından uzak hareket ettiği takdirde işlevseldir.
Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi yerine, tarafsızlık ve bağımsızlığı doğrudan zedeleyecek, yargıyı yürütme emrinde bir organ, hiyerarşik yapıya dahil bir erk olarak çizilen görüntü, işlerin düzgün gitmediğine dair önemli bir göstergedir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun siyasi iktidardan tamamen bağımsız şekilde oluşmasını ve karar vermesini sağlamak hepimiz için zorunluluk halini almıştır.
Yargıç teminatının bulunmadığı, yargının şeklen dahi bağımsız olmadığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun doğrudan yürütmenin etkisiyle yönetildiği bir ülkede sistem de bozuk gider, ekonomi de.
Toplumsal hayata darbe vuran, kişisel özgürlükleri kısıtlayan, kadına şiddeti artıran, çocuğa istismarı kolay kılan, eğitimden sağlığa her alandaki adaletsiz, eşitliğe ve toplumsal devlet anlayışına aykırı düzenlemeler için hak arayanların ellerine kelepçe vurunca yurttaşlarımız adaleti yine yargıda arayacaktır.
Yurttaşımızın hak arama güvencesinin sesiyiz biz. Yargı işlevini görmeyince yurttaşlarımız bizlerden, yolsuzluğun, yoksulluğun önlenmesini, kendilerinin sesi olmamızı bekliyor. Tüm kurum ve kurallarıyla hukukun esas alındığı, hukuka saygının hâkim olduğu, yargının bağımlı halden uzaklaştığı, yargının her şart altında bağımsız olduğu bir sistem kurulması için biz yurttaşlarımızın sesi olmaya devam edeceğiz.
“Avukata saldırı vatandaşın temel haklarına yönelen bir saldırıdır, Savunma baskı altındadır.”
Ülke olarak hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları kaygısının üst seviyede olduğu zamanlarında mesleki ve ekonomik kaygılarımızı konuşmaktan beis duyarız. Avukatın görevi; insanların haklarını, onların kullanımına sunmaktır.
Avukat; halkın haklarını, çıkarlarını savunan ve toplum içinde yaşayan insanı birey yapan bir meslek mensubudur. Avukatın hak ve yetkilerine veya avukatın doğrudan doğruya yaşamına ya da vücut bütünlüğüne yönelen her saldırı, bu ülkede yaşayan herkesin temel haklarına yönelen bir saldırıdır. Savunma baskı altındadır.” Diyen Hatay Baro Başkanı Dönmez; Gün geçmemiştir ki, yargıya kendisini teslim eden her kimse, savunmaya mutlaka muhtaç olmuştur. Savunma mesleği, vatandaşlarımızın teminatı ve can sigortasıdır. Hukukun olmadığı yerde adalet olmadığı gibi, savunmanın ve avukatın olmadığı bir yargı ve devlette keyfilik hüküm sürer.” İfadelerine yer verdi.
Hukuk fakültelerindeki eğitimin de yetersizliğine işaret eden Dönmez, “bu nedenle hizmetin kalitesi düşmekte hem de avukatlar büyük ekonomik zorluklara sürüklenmektedir. Avukatların meslek alanı sürekli olarak daraltılmış, münhasıran avukatlar tarafından yerine getirilebilecek faaliyetlerin sayısı ciddi derecede azaltılmıştır. Alternatif çözüm yolları başlığı altında, güçlünün güçsüzü ezdiği bir sistemde, güçsüz tarafı temsil eden vatandaşın hiçbir güvencesi yoktur. Şekli olarak var olan güvenceler keyfilik doğurmakta ve sorunu daha da karmaşık hale getirmektedir. Katılımcı süreç işletilerek değişecek ve sadece meslek mensuplarının içinde yer aldığı Avukatlık Kanunu’na ihtiyacımız var.
Yargının unsurlarından biri olan savunma mesleği, yargının tüm unsurlarıyla birlikte anlamlıdır ve bir unsuru yok ettiğinizde elinizde geriye kalan şeyin adı yargı değildir. Yargının kurucu unsurlarının birlikte çalışmasına, adil yargılama yapılmasına, gerçeği gerçek olmayandan, suçluyu suçsuzdan, haklının haksızdan ayırt edilmesine hepimizin ihtiyacı var.