Farklı kültürlerin özellikleriyle bezenen Hatay, tarihi yapıları, kültür varlıkları, sahip olduğu mutfağın zenginliği ile tarih boyunca dikkat çeken ender yerleşim birimlerimizden bir tanesi. Medeniyetlerin tarih boyunca kucaklaştığı bu topraklarda ritüel ve seremoni de dikkat çekmiştir.
İşte ilimiz Hatay’ın önemli değerlerinden, sevilen sayılan bir isim: Arkeolog Josef Naseh. Naseh’in kaleme aldığı ve sosyal ağında takipçileri ile paylaştığı “Hatay’ın Hamamları” adlı makaleyi siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.
ANTAKYA HAMAMLARI
‘’ Ne güzel baş bağlar
Antakya hanımları ‘’
Yıkanma veya su ile arınma yalnızca insana özgü bir eylemdir. İnsan bu eylemini; yaşam ve inanç kültürünün; evrimsel gelişim süreci içinde, değişik yöntem ve gelenekleri kullanarak geliştirmiştir.
Söz gelimi; Hinduların Ganj nehrini kutsal saymaları ve nehir kenarına tapınaklarını kurmaları; nehirde yıkandıktan sonra ibadet ritüellerini gerçekleştirmeleri; Hititlerin; kurban kesiminden önce su ile yıkanmaları; Helenlerde ve Romalılarda hem arınma hem de eğence mekanı olarak kullanmaları; Hıristiyanlıktaki su ile vaftiz ritüeli; Müslümanlıkta su ile alınan aptes geleneği ve buna benzer bir çok toplumların kullandıkları gelenek ve göreneklerde; su; yalnızca bir yıkanma ve temizlenme aracı olarak değil aynı zamanda inanç ritüellerinin önemli bir aracıdır.
Hamam mimarisi ve kültürünü, yerleşik düzende ilk uygulayanlar Romalılardır. Bizanslılar ve Osmanlılar bu kültürü, kendi gelenek ve göreneklerine uygulayarak geliştirmişler ve bu günkü “Türk Hamamı” kültürünü oluşturmuşlardır. Hamam kültürü; toplumsal bir hizmete yönelik olarak kurgulanmıştır. Bireyler, hamam da özel bir hizmet almalarına rağmen, kulanım açışından mekân olarak toplumun geneline açıktır. Herkes hamama gidebilir. Hamamı yıkanma ve arınma yeri olarak kullanabilir. Ayrıca hamamlar, kültürel ve siyasi düşüncelerin paylaşıldığı, konuşulduğu bir mekân olarak da kullanılmaktadır.
Günümüzde; evlerimizin banyolarında, duşa kabin ve jakuzi gibi kişiye özel mekanlarda, yeni bir yıkanma ve arınma kültürü edindik. Belki bu uygulama yaşam kolaylığı açısından çok olumlu bir süreç.! Ama geleneklerimizin kaybolması ve toplumsal iletişimimizin kopması açısından bunu olumsuz bir süreç olarak algılıyorum.
Gelin, hamam kültürümüz kaybolmadan ; Antakya hamamlarını birlikte gezelim.
Antakya ‘da beş tarihi hamam vardır. Bunlardan en eskisi Saka Hamamı’dır. Saka Hamamı uzun çarşıdan; Anneplik Mahallesine geçiş veren sokağın orta yerindedir.
Beyresi Hamamı (Kurtuluş Hamamı); Kurtuluş Caddesi üzerinde, Habib-i Neccar Camii‘ne yakın bir mekandadır. Beyresi Hamamı, Memluklu Baybars’ın kız kardeşi Bi ‘seri tarafından Bizans kalıntıları üzerine yapılmıştır.
Cindi Hamamı; köprü başına yakın, Ulu cami civarındadır. Cindi Hamamı Memluklar tarafından Roma dönemi kalıntıları üzerinde yeniden inşa edilerek yapılmıştır. Meydan Hamamı, eski sebze ve meyve halinin arka giriş tarafında; eski Tahıl Pazarının arasındadır.
Yeni hamam ise Kurtuluş Caddesinden uzun çarşıya giriş sağlayan, ara sokağında yer alır. Son zamanlarda Armutlu Mahallesinde yeni bir hamam hizmete açılmıştır. Hamam’ın ekonomik getirisi yeterli olmadığından kısa bir süre önce hizmete kapatılmıştır.
Dönemin ; nüfus oranına göre , Antakya da bu kadar çok hamamın olması; sosyal ve kültürel olarak yaşam düzeyinin çok yüksek olduğunu gösterir. Sosyal ve kültürel düzeyinin yüksek olması; hamam kültürünün zenginleşmesine neden olur. Bu zengin kültürün içinde ; ‘’kız görme’’ hamamı, gelin hamamı,
Damat hamamı, Musevi hanımlarının evlenmeden önce yaptıkları ‘’ Mİkva” dedikleri evlik öncesi arınma ritüeli gibi bir çok gelenek bulunur…
Hamam geleneklerinin hepsi bir biriden önemli ve anlamlıdır. Törensel olarak bir birine benzemelerine rağmen içerik anlamları bakımından bir birlerinden farklılıklar gösterirler.
“ Kız görme” hamam geleneği; Antakya’da bulunan farklı inanç kültürlerin hemen hemen tümü tarafından ortak kullanılır. Törensel olarak çok az farklılıklar olmasına karşın içerik ve anlam bakımından bir birine benzeştir.
Kız görme kültüründe; Erkek tarafı beğendikleri bir kızın fiziksel özelliklerini görmek için; hataba’yı (nişanlayıcı, aracı, iletişim kuran ) devreye sokarlar. Hataba kızın ailesiyle bu konu ile ilgili olarak diyalog kurar erkek tarafının isteğini dillendirir. Kızın ailesi bu ilişkiyi uygun bulursa, hamam davetini kabul etiklerini hatabaya bildirirler; ona gün verirler. Kız ailesinin rızasını alan hataba erkek ailesine durumu bildirir. Verilen gün üzerinde sözleşilir. Hamam günü geldiğinde kızın; varsa kız kardeşleri, halaları, teyzeleri, arkadaşları; yakın hanım akrabaları ile birlikte söz verilen zamanda hamama giderler. Kız tarafının; soyunma ve peştamal giyinme işlerini tamamlandıktan sonra hamamın giriş bölümünde erkek tarafının gelmesini beklemeye başlarlar. Hataba, kız ailesinin hazırlıklarının denetimini yaptıktan sonra hamamın dışında erkek tarafının gelmesini beklemeye başlar.
Erkek tarafının hanımları, ellerinde darbuka ve teflerle maniler söyleyerek hamama giriş yaparlar. Her iki ailenin manicileri ayrı ayrıdır. ilk maniyi erkek tarafı söyler.
“Hahaaa ..Hahaaa… Sultanımızı görmeye geldik, yollarına gül dökmeye geldik ‘’
Buna yanıt doğaçlama olarak kız tarafından gelir.
“Hahaaa…. Haha4aaaa… Ağaçta kestane, dökülür tane tane; bizim sultanımız dünyada bir tane..!”
Karşılıklı manileşmeden sonra; gelin adayı ; süzülerek, çipikler (alkışlar) eşliğinde her iki ailenin arasına girer; raks etmeye başlar; vücut kıvraklığı ile maharetini gösterir.
İlk sınavdan olur alan gelin; darbukalardan çıkan “Bağdadın hamamları” türküsüne eşlik etmeye başlar…
Aman Aman Bağdat’lı
Yanağı baldan tatlı
Kış günü yar yanımda
Yaz günü sahra tatlı
***
Aman meleğim Nasıl edeyim
Seko seko seko gel yanıma
***
Bağdadın hamamları ,
Yanıyor külhanları
Ne acayip baş bağlar
Antakya hanımları.”
Uzunca süren bir, çalgılı eğlenceden sonra; gelin adayı; erkek tarafının hanımları tarafından yıkanma yerine götürülür.. yıkamaya başlarlar… Bu süreç içinde her hangi bir fiziksel eksikliği olup olmadığı kontrol edilir… Eğer yoksa. “Erkek tarafının manicisi” “Hahaaa hahaaa, Antakya köşe köşe, içinde yanar bellur şişe, gelinimize göz dikenlerin inşallah gözü şişe” Manisini söyleyerek yıkanma odasından çıkarlar. Hep beraber çalgılar eşlinde giyinme yerine giderler. Burada da çalgılar eşiğinde eğlenmeye devam ederler. Bu arada ailenin ekonomik yapısına göre bazen yemekler hazırlanır. Genelde hamam sofrasında ağılıklı olarak Sarama içi (kısır), börek, hamam çöreği, peynir, zeytin, domates ve buna benzer yiyecekler konur. Eğlence kültürüne; içki katmak isteyen bazı aileler sofraya; rakı, şarap veya bira gibi içki çeşitlerini eklerler.
Damat ve Gelin hamamları da buna benzer törenlerle yapılır. Damat hamamında, damat, ailenin , kız tarafının erkeklerini ve yakın erkek arkadaşlarını evlenmeden bir gün veya iki gün önce hamama davet eder. Ritüel olarak yıkanma yapıldıktan sonra; temiz iç çamaşırlarını davetlilerin huzurunda kendi giyer veya davetliler tarafından giydirilir. Bu ritüel sırasında maniler söylenir, Antakya şarkıları dillendirilir.
Tören eğlencenin doruk noktasına ulaştıktan sonra; düğün törenine geçilir. Gelin hamamları, hemen hemen aynı ritüel izleyerek yapılır.
Musevi kardeşlerimizin hamam kültüründe arınma töreni “Mikve veya Tevila‘’ diye adlandırılan; özel bir dinsel törenle yapılır.
Mikve Tevrat ‘a göre; kirlenmiş bir bedenin veya ruhun ritüellik saflığını tekrar elde edebilmesi için bütün bedenin; doğal bir su birikintisi içinde (çeşme suyu olmaz” tamamen batması gerekmektedir. Mike törenine tabi olanlar; doğum yapmış veya adet kanaması bitmiş olan kadınlar; yeni gelin adayları, Ritüellik saflığı kazanmak isteyen erkekler; Yahudiliği kabul etmek isteyen diğer din mensupları ise Tevila yapmak zorundalar.
Antik çağda; Mikve töreni yapılacak havuzda toplanan sular doğal yollardan elde edilen yağmur sularıdır. Bu uygulamalar antik çağda böyle uygulanırdı. Hamam kültürünün gelişmesiyle birlikte; Musevi kardeşlerimizin bu gereksinmelerini karşılamak için hamamlara mikve havuzu yapılmaya başlandı.
Antakyalı Musevi kardeşlerimiz, bu törenlerini, içinde mikve veya tevila törenlerin de kullanılan, insan boyu ölçülerinde, özel bir havuzu olan Cindi hamamı veya Be’seri hamamında yaparlardı. Antakyalı Musevi kardeşlerimizin sayıları çok azaldığı için artık bu törenler yapılamaz oldu.
Antakya hamamları ve hamam kültürü, sosyal ve kültürel yaşamımızın önemli bir parçasıdır. Hamam mimarisini ve kültürünü geleceğe aktarabilmek için; yapmamız gereken tek şey onlara yeni bir yaşam olanağı sağlamaktır. Bu da ancak toplumsal ve ortak kültürel bir bilinçle olur. O halde bu mekânları kullanma alışkanlıklarımızı sıklaştırmamız gerekir.
Haydi bakalım hep beraber hamama girip terleyelim..!
Bakalım kimlerin hatıraları ile karşılaşacağız..!
Jozef NASEH
Arkeolog
Not: Antakya hamamları ile ilgili fotoğraflarını kullanma iznini veren Sayın Celal YAHYAOĞLU’na sonsuz teşekkürlerimi sunarım.”