İskenderun’un kanayan yaralarından birisi de park sorunu. Gün geçmiyor ki park sorunu, İskenderun’da yaşanmasın. İskenderun klasikleri arasında park sorunu da yerini almaya başladı. 27.06.2018 İskenderun Kanatlı Caddesi. Yaklaşık 10.20-10.30 saatleri. Şehit Pamir Caddesinden Kanatlı Caddesine dönerken caddenin başındaki ilk cepte 1 araç park edecek boşluk var.
Aracı sağa doğru yanaştırırken gelecek olan araçların park etmesini engellemek için konulan sandalye cebin ortasında duruyor, kaldırımda da bir tezgâhtar hanım sandalyeyi bekliyor. Birazdan gelecek olan özel otomobil için park yapacak yer ayrılmış durumda.
Araçtan indim. Sandalyeyi kenara çekerken tezgâhtar kız: “park etmeyin araç gelecek” dedi. Ben; araçtaki bidonu alıp şu binanın dördüncü katına çıkaracağız. 2-3 dakikalık deyip sandalyeyi kenara çekerken yanı başımda 20’li yaşlarda zarif görünümlü bir kız yanımıza gelip, “buraya park etmeyin” diye çıkıştı. Ardından tezgâhtar kıza söylediklerimi bu zarif kıza da yineledim. Ama dinlemeyince bizim burada 10 dakika park etme hakkımız var. Tamam, öyleyse bu araç burada 10 dakika kalacak” dediğimde. Zarif görüntünün altında bir canavar yatar mı? Meğer yatıyormuş. O canavarı da uyandırmak bana düşmüş demek ki; O zarif kız âdeta bir nezaket yoksunu bir zavallıya “Bana bak senin o gözlüklerini kırarım” deyince neye uğradığımı şaşırarak “Bana hakaret ediyorsun” deyince aynı çirkinliğe devam etti. Ben de “Bana bak sen kim oluyorsun da bana hakaret ediyorsun?” diye sorunca. Ukala bir cevap alacağımı tahmin edemiyordum. “Ben Filiz Ö.’nin kızıyım” demez mi? “Ya öylemi? Senin ayarların bozulmuş yeniden ayar yapmak lazım” dedim… “Filiz hanımın mağazasının önüne gelip Kasada oturan anneanneye “Torununuz ne hakla hakaret ediyor” deyip durumu bildirdim ve ofise çıktım.
O ara kardeşim; “Tamam biz arabayı çekmiyoruz. Polis çağırın bizi çeksin” dedi. Nezaketini yitiren geç kız o ara “Annem geliyor” dediğini duydum. “Bu kızın ayarları bozulmuş yeniden ayar yapmak lazım” diye sözlü tartışma… Off ya Akşamın şerri sabahın hayrı derler ya… Bu da akşamdan kalma bir şer olsa gerek.
Bu ara Gürültü patırtıya yoldan geçenler ve bir kaç esnaf toplandı. “Park et aracını da kaldırma buradan akşama kadar ne yapıyorsa yapsın” diye aslında tepkilerini sürekli olarak bu cepte aracı park halinde olan birine tepki diye sonradan öğrendi. Daha sonra benim ofise çıktım. Ardından kardeşim de ofise çıktı. Elindekini bırakıp 1-2 dakika sonra tekrar caddeye indi. Park ettiğimiz aracına binip günlük koşuşturmasına devam etti.
Ertesi gün Köşedeki fırından atıştırmalık bir şeyler alıp ofise çıkarken, bir gün önceki tartışmaya şahit olan esnaf ile günaydınlaşırken bir esnafımız “Sen beni tanıyor musun? Ben Kimim? Ben büyük büyük büyük babamın torunuyum” deyince yüzlerde tebessümlere kapı açtı. Bu arada dün bizimle tartışan o zarif hanımefendi aracından indi. Ve adını gururla söylediği annesinin mağazasına girdi. Gözünde de güneş gözlüğü vardı…
Aslında şık bir kutunun içinde gözlüğümü, o zarif hanımefendiye göndersem de o nazik dileğini yerine getirmesine yardımcı olsam sinirlerini yatıştırmış olur muyum?
Bu satırları yazmak kişisel bir durumdan kaynaklanmıyor. Bu yaşanan olay toplumsal bir soruna da işaret etmektedir.
Kamunun kullanımına açık bir alan. Bu açık alan insanların en fazla 15 dakikalığına otomobilini park etmesine imkan tanıyor. Bu cebin kıyısında da bir tabela. Tabelada park yapılmaz sembolü. Kısa süreli park alanı 15 dk.’ dan fazla durmak yasaktır. (Lütfen flâşörlerinizi yakınız)” diye uyarıcı ve bilgilendirici levha var. İskenderun’da benze sorunlar ve tartışmalar hep yaşanıyor, yaşanmaya da devam edecek.
Kurallara uymamak kural olduysa yapacak bir şey yok demek de geçmiyor yüreğimden. Mevlana’ya sormuşlar; “O kadar yazarsın o kadar okursun ne bilirsin?” diye Mevlana da şu yanıtı verir “Haddimi bilirim”.