Sosyal Haklar Derneği İskenderun Temsilciliği, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ise 1977 yılında, 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını öngördüğüne dikkat çeken açıklamada kadının toplumsal mücadelesine vurgu yapıldı. Ocak ayında iki, Şubat ayında ise 5 kadının Hatayda cinayete kurban gittine dikkat çeken açıklamada şu görüşlere yer verildi:
“Kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi, 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları ve eşit işe eşit ücret istemiyle başlamıştır. Hak arama mücadelesi sonucu, çoğu kadın, yüzlerce işçi hayatını kaybetmiştir.
1910 yılında 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında Clara Zetkin’in önerisi ile yaşamını yitiren kadın işçiler anısına “Kadınlar Günü” gündeme alınır ve kabul edilir. Kadınların Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü bir çok ülkede her yıl kutlanmaya başlar. İlk yıllarda belirli bir tarih saptanmamış olmasına karşın, her yıl ilkbaharda kutlanır. Kadınların Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Gününün 8 Mart olarak saptanması 1921’de Moskova’ da gerçekleştirilen 3. Kadınların Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Konferansında kararlaştırılır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ise 1977 yılında, 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kabul eder. Her 8 Mart kadınların başkaldırısını simgeledi. Birlikte güç olmanın, dayanışmanın anlamı bugünlere taşıdı.
Yasta değil isyandayız. Kadına yönelik şiddet son bulana kadar alanlardayız.
Her gün 5 kadının öldürülmesine, onlarcasının tecavüze uğramasına tahammülümüz yok. Adeta bir kadın mezarlığına dönen ülkemizde 2018 yılında ulusal ve yerel gazete verilerine göre 440 kadın öldürüldü. 2018 yılında en az dört trans kadın öldürüldü. 317 kadınsa cinsel şiddete maruz kaldı. 440 kadının 131’i şüpheli olarak kayıtlara geçti ve failleri bulunamadı. Kadın cinayetlerinin yüzde 85’ini kocalar, sevgililer, eski eşler, ayrılmak istedikleri sevgililer işledi. 2019 yılının Ocak ayında 43 kadın, Şubat gibi kısacık bir ayda 31 kadın olmak üzere, 2 ayda 74 kadın öldürüldü…
İllere göre Ocak ayının kadın cinayetleri verileri:
Adanada 4, İstanbul 3, Eskişehir 3, Ankara 2, Bursa 2, İzmir 2, Konya 2, Hatay 2, Malatya 2, Edirne 2,Bartın 1, Burdur 1, Denizli 1, Düzce 1, Kayseri 1, Kırşehir 1, Kocaeli 1, Kütahya 1, Manisa 1, Muğla 1, Mersin 1, Ordu 1, Osmaniye 1,Sakarya 1, Şanlıurfa 1,Trabzon 1, Zonguldak 1.
Şubat ayının kadın cinayetleri verileri ise şöyle:
Hatay 5, İstanbul 5, Ankara 3, Gaziantep 2, Malatya 2, Mersin 2, Adana 1, Balıkesir 1, Bolu 1, Burdur 1, Bursa 1, Çorum 1, Kırıkkale 1, Kocaeli 1, Kütahya 1, Manisa 1, Tokat 1, Trabzon 1.
Erkek egemen eşitsizlikçi sistemin hegemonyası yüzünden tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ezilenin en ezileni, sömürülenin en sömürüleni, yoksulun en yoksulu konumuna itilen kadınların bugün sesleri kısılmaya çalışılıyor. 162 yıl geçti. Ama hala ekonomik ve siyasi istikrarsızlıkların neden olduğu ne varsa, en ağır biçimiyle bizler yaşıyoruz. Bir yanda güvencesizliğin, yoksulluğun ve işsizliğin, diğer yanda yok saymanın, ırkçılığın meşru kıldığı şiddetin etkilerine doğrudan biz maruz kalıyoruz. Kadın sorununu yaratan, insan emeğinin sömürüsü üzerine kurulu sistemin kendisidir. Ve bu sistem, sömürürken; cins, ırk, din, dil ayrımı yapmamaktadır..
“Kadın İşçiler, İş Cinayetlerinde Ölseler Bile Görünmüyorlar”
Kadın işçi ölümleri en çok kayıt dışı çalışmanın en yüksek olduğu tarım-orman işkolunda gerçekleşiyor. Uzun çalışma saatleri ve kayıt dışı çalışma oranlarının yüksek olduğu tekstil-deri, ticaret-büro, sağlık, turizm-konaklama işkolları da kadın iş cinayetlerinin en çok yaşandığı diğer işkolları…
Kadın iş cinayetlerinin yarısı trafik ve servis kazaları sebebiyle yaşanıyor. Trafik ve servis kazaları başta tarım olmak üzere güvencesiz işlerdeki en önemli iş cinayeti sebeplerinden birisi. Ezilme-göçük ve yüksekten düşme de kadın iş cinayetlerinin diğer başlıca nedenleri…
İSİG’in raporuna göre, son yıllardaki kadın iş cinayetlerinde, kadın işçilerin işyerinde ya da iş yolunda bir erkeğin şiddeti sonucu ölümleri artış göstermiş durumda.
Örneğin, 2018 yılında yaşanan kadın iş cinayetlerinden 7’sinin nedeni kadınların işyerindeki ya da işyerine dışarıdan gelen bir erkek tarafından öldürülmesi ya da cinsel ve fiziki şiddet görmesi.
Ölen kadın işçilerin çoğu sendikasız, en az yüzde 75’i ise kayıt dışı çalıştırılıyor.
TÜİK’e göre çalışan kadınlar her gün 4 saat 19 dakikasını ev işleri için harcıyor. Kadın işçiler ruhsal tükenmişlik, kronik stres, kaygı bozuklukları, kalp-damar hastalıkları, kas-iskelet sistemi sorunları ve kronik yorgunluk gibi rahatsızlıklar yaşıyor. Bunun yanında, kadın işçilerin erkek işçilere oranla çok daha fazla yüz yüze kaldıkları depresyon ve stres, meslek hastalıkları arasında yer almıyor.
Şubat raporu: 1’i çocuk 9’u kadın 125 işçi öldü.
Ölenlerden 9’u kadın, 116’sı erkek olmak üzere içlerinden 1’i çocuk, 3’ü göçmen işçiydi.
Kadınlara hapishanelerde ücretiz ped verilmemesinden, işini geri istediği için açlıkla terbiye edilmeye ve cezaevine atılan kadınlara; cemaat yurtlarında tacize uğrayan, yanarak ölen kız çocuklarından trans birey olduğu için vahşice katledilen Hande Kader’e; sigortasız sendikasız düşük ücretlerle en kötü işlerde en kötü çalışma koşullarına mahkum edilen kadınlardan çocuğunu bırakabileceği ücretsiz, nitelikli, güvenli kreş imkanı sunulmadığı için çalışma hayatından uzakta tutulan kadınlara; yaşlılığında dinlenmesi gerekirken duygusal emek sömürüsünün bir versiyonu olarak torunlara bakmaları teşvik edilen büyükannelerden kaç üniversite bitirirse bitirsin iş bulamayan genç kadınlara; artık yasal hale getirilen müftü nikahı ile mağduriyetleri artacak kız çocukları ve kadınlardan “bu hayat, bu beden benim” dediği için yaşam tarzına müdahale edilen, bizzat iktidar tarafından sözel şiddete uğrayan kadınlara; ve her Allahın günü cinsiyet eşitsizlikçi devlet politikalarından ve erkek adaletin varlığından güç alan erkekler tarafından şiddete uğrayan, katledilen kadınlara….
Hepimiz, tüm kadınlar; eşitsizliğe, ayrımcılığa, erkek devlet şiddetine karşı tepkimizi, isyanımızı bugün hep birlikte göstereceğiz.
Sağlıktan eğitime, spordan barınmaya, çalışma hakkından sosyal güvenlik hakkına kadar ekonomik, politik, sosyal tüm haklarımıza sahip çıkmakta kararlıyız. Hak eşitsizliğine de şiddete de boyun eğmeyeceğiz.
“Tüm Kadınların Ortak İsyanına Ses Veriyoruz: Erkek Devlet Şiddetine İtaat Etmiyoruz!”
Kadınları şiddetten korurken, cinsiyet kimliği temelli ayrımcılık yapmayacağını İstanbul Sözleşmesi’nin 4. Maddesi ile taahhüt eden devletin bu kararı uygulamasını, Anayasa ve diğer ilgili yasalarda tüm kadınların yaşam, eğitim ve sağlık gibi temel haklarının güvence altına alınmasını yetkililerden talep ediyoruz. Kadın cinayetlerinde iyi hal indirimi uygulanmasın!”
“Basında yer alan sıradan bir haber olmasın hiç biri ve basın, Buket Yıldız cinayetinde olduğu gibi; gerçeği yansıtmayan, magazinsel bir boyuta indirgeyen ve kadına şiddeti adeta meşru kılan bir dil kullanmasın. Katiller, bir takım adli tiyatrolar ve mizansenler ile hafifletici sebeplerle mazur görülmesin en ağır ceza verilsin.
Kadınlar olarak evrensel-ulusal yasalarla, sözleşmelerle tanınmış ve mücadele ile kazandığımız ekonomik, sosyal, siyasal haklarımızın gerçek hayatta da fiilen tanınması için; eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, çalışma, kreş, eş değer işe eşit ücret, kültür, sanat, spor, siyasette eşit temsil hakkı gibi tüm haklarımızı hiçbir engel tanımadan kullanmak için hayatın bütün alanlarında mücadele etmeye devam edeceğiz.
8 Martımız Kadınların Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü Kutlu Olsun.”