İskenderun Kadın Platformu, “27 Mayıs Perşembe saat 17.00’de Bitpazarındaki parkta sokaktayız.” dedi ve çalışmalarını etkin bir şekilde sosyal medyede de sürdürüyor. Kadın mücadelesinin pandemi kapanmasından dolayı sekteye uğradığı ancak 17 günlük kapanmanın ardından 1 Temmuz 2021 tarihine kadar iletişim kanallarını kullanacak. Ve Perşembe saat 17.00 ‘de İskenderun’daki Biz Pazarında kitlesel bir buluşmayla kadın mücadelesine ve İstanbul Sözleşmesine destek arayacak…
Hatırlanacağı üzere; Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı‘na göre, Türkiye’nin çekildiği kadına karşı şiddetin önlenmesini hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nin 1 Temmuz’da geçerliliğini kaybetmesi ülke gündeminde.
Seslerini duyurabilmek adına İskenderun’daki kadın gazetecileri temsil ettikleri medya kuruluşunda ziyaret ederek kadınların sesini duyurmak isteyen İskenderun Kadın Platformu, gazetemiz Ekogündem’in haber merkezini ziyaret ederek İmtiyaz Sahibi ve Yazı İşleri Müdürümüz Serpil Korkmaz’ı ziyaret etti. Gamze Songül Korkmaz ile birlikte İskenderun Kadın Platformu Sözcüsü Av. Mehtap Sert ve platform üyeleri “#İstanbulSözleşmesibizimdiyor” diyor “#Nöbetteyiz” başlığıyla sosyal medyada paylaşımlarla dikkat çekiyor.
Ülke genelinde kadın örgütleri ve kadın mücadelesine destek veren geniş bir kesim kararın geri çekilmesini ve İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasını istiyor. Bu kapsamda İskenderun Kadın Platformu, sosyal medya ve alanlarda sesini etkin bir şekilde duyuruyor.
Platform Sözcüsü Av. Mehtap Sert, “1 Temmuz’a kadar nöbetteyiz eylemiyle biz sokaktayız. Daha önceden de üç kez bu eylemi yapmıştık. Her Perşembe eylemimizi yapıyorduk. Kapanmadan dolayı sekteye uğramıştık. Perşembe günü Bit Pazarında eylem yapacağız.
İstanbul Sözleşmesiyle ilgili değerlendirme 1Temmuz’da yapılacak. Bu değerlendirme yapılırken oy birliği ile mi, oy çokluğu ile mi yapılacak, İstanbul Sözleşmesinden çıkılacak mı çıkılmayacak mı? Bu aşamada Avrupa’daki kadoın hareketi bize destek veriyor. Çünkü Avrupa’da da birçok Doğu Avrupa’da ülkeler var. Örneğim Macaristan gibi. Onlar da sözleşmeden imza çekmek istiyorlar. ‘Aile yapısına aykırı’ v.s. gibi. İtirazın artmasıyla birlikte tepkiler oluştu. Türkiye’de de bunun çok çeşitli nedenleri var. İktidara geldiğinden beri karşısında çok etkin bir muhalefet hiç yoktu. Fakat kadınların iktidara karşı muhalefeti hiç değişmedi. Hep sokaktaydılar ve hep duymak istemedikleri şeyleri söylediler. Makbul ve makul ve kadın olmayacağız, reislik toplumu istemiyoruz, kürtaj ile ilgili çok can yakıcı “kürtaj Uluderedir” gibi söylemleri oldu. Türkiye’de kadın hareketi LGBT+tüm renkleri ile birlikte bu söylemlere karşı çıktık.
İktidar nasıl ki Türkiye’deki siyaseti nasıl bölmeye çalışıyorsa Türkiye’deki kadın hareketini de bölmeye çalışıyor. Ama kadın hareketi inatla mücadele etmeye devam ediyor.
İstanbul Sözleşmesi çok mühimdir. Çünkü çok acil önlem alan bir sözleşme sen şiddete uğradığında polisi çağırdığında, karakola gidip ifadenizin alındığında TCK’da dava açabilir, tutuklama gerekçesi değildir. Hazırlık soruşturması oranın yoğunluğuna göre ortalama bir yıl sürer. Ama 6284 ve İstanbul Sözleşmesinde öyle değil. İstanbul söyleşmesi hemen kadını koruma altına almak zorunda. Kadına şiddet uygulayanı uzaklaştırmak zorundadır. Şiddet uygulayan kişi uzaklaştırma kararına uymazsa 3 gün hapis hapis cezası gibi yaptırımları var. O yüzden bu sorumluluktan çıkmak ve kadını yine istedikleri makbul kadın haline dönüştürmek için böyle bir gelişme yaşanıyor. Biz de
bunun için mücadele ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi bizim diyoruz ve sahip çıkıyoruz.” Dedi.