İskenderun Çevre Koruma Derneği, orman yangınlarından sonra 2B arazilerinin imara açılması yönünden tehlikeye işaret etti. ‘İmara açılması yönünden 2B vasfındaki arazilerden korkmak gerekir….Çünkü ‘2B arazilerinin imara açılması bildiğim kadarıyla yanan alanların imara açılmasından çok daha mümkün…” diyen İskenderun Çevre Koruma Derneği Yönetim Kurulu Adına Genel Sekreter Prof. Dr. Berkant Ödemiş, Belen’de başlayan ardından Arsuz ve İskenderun’da da etkisi hissedilen orman yangının ardından yaptığı açıklamada şu görüşleri dile getirdi.
Prof. Dr. Berkant Ödemiş, “Ancak ‘ imara açılması yönünden 2B vasfındaki arazilerden korkmak gerekir….Çünkü ‘2B arazilerinin imara açılması bildiğim kadarıyla yanan alanların imara açılmasından çok daha mümkün…” dedi ve açıkladı:
Diğer bir husus ormanlık arazi yansa bile orman kadastrosuna tabii olduğundan bu alanların (özellikle yanmış alanlar ilgili kanun maddeleri ile daha güçlü koruma altında) imara açılması söz konusu değil. Ancak ‘ imara açılması yönünden 2B vasfındaki arazilerden korkmak gerekir…. Çünkü ‘2B arazilerinin imara açılması bildiğim kadarıyla yanan alanların imara açılmasından çok daha mümkün…
Bir ormanlık alan yanmış ise eğer bu alana hemen bir kaç gün sonra yeniden fidan dikemezsiniz. Bunun beli aşamaları var ve o aşamalar yerine getirmeden dikim yapmak neredeyse imkansız. Bilmemiz gerekir ki; yanma olayından sadece bitkiler değil toprak içerisinde tüm organik madde de yanıyor. Bunlar olmadan yeniden bir orman oluşturmak mümkün değil. Ormanlaştırma aşamasında önce yanan alanlar temizlenmeli ve belirli bir disiplin içerisinde ilerlenmeli. Ağaç türlerinin seçimi, öncelikli alanların belirlenmesi, toprak hazırlığı, toprağın ıslatılması ve dikim işlemleri son derece zaman alıcı faaliyetler. Bildiğim kadarıyla Samandağ’ da yanan ormanlık alanın yaklaşık 250 hektarlık (ki toplam yanan alan Samandağ yangınında 3665 hektar) kısmında temizleme faaliyetleri tamamlandı. Eğer her şey yolunda giderse gelecek yıl Kasım ayında dikim işlemlerine başlanabilir. her ne kadar uzun bir süre gibi görünse de aslında İklim koşullarının ve insan iş gücü potansiyelimiz ancak buna imkan verebilir. Yüzlerce yılımız yandı… Bir kaç yıl bekleyelim yeter ki sağlıklı ormanlarımız olsun. Ormancılıkta çok sevdiğim bir cümle vardır. ‘ormanın korumanın en iyi yolu onu yakmamaktır’.
Yazımın başında da belirttiğim gibi bu son orman yangınları nasıl çıktığı kesinlikle irdelenmeli. Hatay için uzun yıllık iklim verilerine baktığımızda Ağustos sonu Eylül başı gibi bir miktar yağışın olması beklenirdi. Ama yağmadı. Ve aylardır kuruyan toprak ve bitki örtüsü artan hava sıcaklığı ve rüzgarla beraber yanmaya elverişli bir ortam oluşturdu. Yangının çıktığı gün Belen ilçesinde hava sıcaklığı sabah saat 9 da 30 0C idi (ben her gün İskenderun’dan Antakya’ya gidiyorum). Ancak aynı anda farklı noktalarda yangınların çıkmasının şahsen bir tesadüf olmadığını düşünüyorum. tekrar belirtmem gerekir ki iklim toprak ve bitki koşulları da yangına elverişli koşullar oluşturdu.
Bilmemiz gereken bir diğer noktada şu; iklim değişikliğine bağlı olarak daha uzun kurak dönemler geçireceğiz. Ve maalesef daha fazla ve şiddetli orman yangınları ile karşılaşacağız. Olağan üstü koşullar yakın gelecekte kapımızda olacak. Bu nedenle İklim değişikliğine uygun politikaların ve kalkınma planlarının bir an önce oluşturulması gerekir. Örneğin olası yangınlara karşı yeni teknolojilerin ve araç donanımların sağlanması artık bir zorunluluk olarak düşünülmeli. Orman etrafında yada içerisinde bulunan meskenlerin dahi olası yangınlara karşı belirli özelliklere sahip olacak şekilde projelendirilmesi, belirli mesafelerde kurulması felaketlerin en az zararla atlatılmasını sağlayabilir.