CHP İskenderun İlçe Başkanı Yusuf Mansuroğlu; “Belediye Başkanını Müfteri İlan Ediyorum”
Tosyalının “iftira” niteliğinde sözlerinin asılsız olduğunu ifade eden Yusuf Mansuroğlu’nun “Kara çalan, iftira eden (kimse)” olarak sözlükte açıklaması yer bulan “Müfteri”yi Tosyalı için kullanması dikkat çekti.
“Yusuf Mansuroğlu ve Ali Mutlu’nun rakip bir belediye başkanına böyle bir şey söylemeyeceğini herkes bilir zaten. Bu mümkün değildir. Doğru işler yapsın alkışlarız ama yanlış yaparsa da karşısında dururuz” şeklinde konuşan Mansuroğlu, karşılaştıkları durumu “Adice bir davranış. Hırs bazı insanların gözünü kör ediyor. Eleştirince, yanlışları yüzüne vurunca böyle oluyor demek ki.” şeklinde konuştu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İskenderun İlçe Başkanı Yusuf Mansuroğlu ile Belediye Meclisi CHP Grup Başkan Vekili Ali Mutlu, Belediye Başkanı Fatih Tosyalı’nın ortaya attığı iddialar ile ilgili açıklamaları şöyle:
“Değerli basın mensupları, değerli örgütüm, saygı değer İskenderunlular; Son günlerde Türkiye ‘de yaşanan bir baskı rejiminin oluşturduğu anti-demokratik uygulamalar böyle bir açıklama yapmamıza neden olmuştur. 20 Temmuz 2016 sivil darbenin ülkemize getirdiği olumsuz şartlar tek adam egemenliğinin 1923’ten önceki saltanat düşkünlerinin uygulamaları gibi ülkeyi hem uluslararası alanda hem de kendi içinde itibarsızlaştırmaya ve yalnızlaştırmaya yönelik yapılan siyasî manevralardır.
Değerli dostlarım , bir ülke düşünün tek adam talimatıyla gencecik bir arkadaşımız kaymakam korumaları tarafından tartaklanmış, başına silah dayanmasına rağmen, talimatla kanunsuz bir şekilde tutuklanmıştır. Partimizin İzmir Eski il Başkan Yardımcısı olan hanımefendi özel talimatla keyfi bir şekilde tutuklanmış ve özgürlüğü kısıtlanmıştır. En son iki gün önce sadece görevlerini yaptıkları için iki gazeteci arkadaşımız daha tutuklanmıştır. Bütün suçları haber yapmak olan değerli basın emekçilerimize yapılan bu zulmü lanetliyor ve kınıyoruz. Şu da unutulmasın ki gazetecilerin özgürce yazmasını engelleyip, tutuklanmaları konusunda dünya şampiyonuyuz. Değerli arkadaşlarım , sizlere çok kısa hatırlatmalar yapacağım. Bu ülkede çözüm süreci diye Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da labirentler kazılırken ve silah barınakları yapılırken buna ses çıkarmayıp müdahale etmeyin diye talimat veren bu siyasî anlayış olduğunu unutmadık. Habur sınır kapısında çadır mahkemeler kurup, resmi devlet töreniyle karşılama yapanlar bu iktidardı unutmadık. Diyarbakır ‘da mitinglerde Şivan Perver ile beraber sahneye çıkıp, Apo’nun mektubunu okutup şarkılar söyleyen ama sonra gerçek yüzünü gösterip Kürt vatandaşlarımızı kandıran da bu iktidardı, unutmadık. 2002 yılında kendini mağdur edebiyatı yaparak bu toplumu kandıran ve özgürlükleri sözde savunan, iktidar olduktan sonra da ülkede özgürce düşüncesini söyleyen hiçbir bireye tahammül etmeyen bu iktidardı,unutmadık. Şimdi ise davranışlarından ve geçmişlerinden faşist oldukları tescilli insanlar televizyonlarda günlerdir demokratlık oyunu oynuyorlar. Demokrasi, hukuk,hukukun üstünlüğü, adalet ,düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü konusunda şişik sabıkaları olanlar tüm Türkiye’de bu konuda ders veriyorlar. Hatta demokrasi ve özgürlük kavramlarına ne kadar bağlı olduklarını göstermek için Demokrasi ve Özgürlük adası (Yassı ada) açılışı yapıyorlar. Türkiye’de gerçekleşen her darbede kazançlı çıkanlar, kendileri dışındaki herkesi darbeci ve darbe destekçisi olarak suçlayabiliyorlar.
Menderes ve Turgut Özal kutsanırken( ki kendisi 12 Eylül faşist cuntasının Başbakan yardımcısıdır.) Türkiye’de Demokrat Parti çizgisinin en az 30 yılına damgasını vurmuş, darbelerden mağdur olmuş Süleyman Demirel sadece Atatürk çizgisinde bir köylü çocuğu olduğu için hafızalardan silinmeye çalışılmaktadır. 27 Mayıs darbesinin sözcüsünün MHP kurucu lideri Alparslan Türkeş olduğunu unuttuğumuz sanılıyor. 27 Mayıs darbecileriyle rahmetli Türkeş arasında oluşan fikir ayrılığının Türkeş’in sivil yaşama biran önce dönülmesi fikrine karşı çıkmasından kaynaklandığı gizlenmeye çalışılıyor. Anayasal bir kurum olan Türk Barolar Birliği’nin yapısına, seçimine, yetkilerine müdahale edilmek üzere yasa tasarısı hazırlanması için çalışmalar başlatılıyor.
Değerli dostlar bütün bunları bir vampir gibi kanımızdan beslenen yandaş medya kanalıyla yapıyorlar. En son örneği de Cumhurbaşkanı seçimlerinde %31 oy almış Muharrem İnce’nin konuşması canlı yayın gerekçesiyle kesiliyor. Sayın İnce programı “Kral Çıplak” diyerek terk ediyor. Bu davranışın yukarıda anlatmaya çalıştığım çürümüş medya düzeyinin ıslahına bir nebze de olsa katkıda bulunması umudunu taşıyorum. Küçük- büyük , yaşlı -genç, emekli-çalışan, köylü-kentli, işsiz -sanayici herkes derin bir ekonomik sıkıntı ve kriz içerisindeyken her gün televizyonlarda ne kadar büyüdüğümüz ve büyüyeceğimiz ile ilgili yalan olduğunu herkesin bildiği haberler dinliyoruz. Son günlerde Türk demokrasisine indirilmiş en büyük darbeleri izliyoruz. Halkın özgür iradesiyle seçtiği belediye başkanları ( parti ayrımı yapılmaksızın) tek adam talimatıyla görevden alınıyor. Yerlerine Ak Parti il ve ilçe başkanları gibi davranan Vali ve Kaymakamlar kayyum olarak atanıyor. Daha önce de sadece herkesin bildiği bir olayı haber yapmakla suçlanıp cezaevine atılan Enis Berberoğlu dahil olmak üzere üç milletvekilinin faşizan bir uygulamayla tutuklanıyorlar. Bu anti-demokratik uygulamalarla bizleri yıldırmaya çalışanlara izninizle nacizane bir şeyler söylemek istiyorum bizim genlerimizde onların ataları gibi titreyerek ölüme gidenlerin değil, idam sehpasında kendi sandalyesine tekme atanların cesareti var. Bizi korkutamazlar , yıldıramazlar. Ülkede bütün bu olumsuzluklar yaşanırken İskenderun ile ilgili de konuşmak istiyorum . Değerli arkadaşlar, bizler 31 Mart seçimlerinden sonra Belediye Başkanı seçilen Sn. M. Fatih Tosyalı’ya hayırlı olsun ziyaretinde bulunduk. Memleketimizin hiç zaman kaybına tahammülü olmadığını, hizmet konusunda pek çok alanda geri kaldığını ve atacağı her doğru adımda sonuna kadar destekçisi olacağımızı belirttik. Yapacağı yanlış hamlelerin de her zaman karşında olduğumuzu söyledik. Özellikle bu pandemi süresince halkımız yaşam kavgası verirken siyasi kavgalarla uğraşmaması için elimizden gelen her türlü nezaketi gösterip,siyasi üslubumuzu kavgadan uzak tuttuk. Ama birileri bizi yanlış anladı ki bu tavrımızdan ötürü sindiğimizi, çekindiğimizi sandılar . Bütün bu yapıcı siyasetimize rağmen uzattığımız dostluk ve barış elini geri çevirmeyi bir adet haline getirdiler. 09.06.2020 Salı günü yapılan Belediye Meclis toplantısında bir tiyatro oynandı. Bütün ikazlarımıza , rağmen ağa babalarının alıştırdığı gibi sanki bu memlekette yapılan bütün hizmetlerin sahibi kendisiymiş gibi kasılan bir Belediye Başkanı izledik. Belediye meclis grubumuzun meclis gündemine taşıdığı her türlü hukuki itiraz ve uyarılar içeren gündem önerilerini Cumhur İttifakının koltuk değneği olan Mhp grubu ile beraber ellerinin tersi ile iterek,baştaki siyasi büyükleri gibi anti-demokratik uygulamanın altına imza attılar. T.C. Mahkemelerinin almış olduğu yürütmeyi durdurma kararlarını hiçe saydılar, İskenderun’u küçültme adına alınması gereken ne kadar karar varsa aldılar. Mülkiyeti İskenderun Belediyesi’ne ait bir tesisin ismi İskenderun Belediye Başkanını yanıltmış olmalı ki tesisi kendi malı gibi satmaya kalktı. Üstelik konuşmalarında şahsımın ve grup başkan vekilimin kendisine destek olduğumuzu ,yaptığımız görüşmelerde bunu beyan ettiğimizi söyledi. Bu kendisinin söylememesi gereken, kendisine yakıştıramadığımız iğrenç bir iftiradır. Biz grup başkan vekilimle birlikte bir kez ismini dahi bilmediğimiz bir belediye personeline yapılan yıldırma uygulaması ile ilgili uyarmak için gittik. Bu nazik süreçte İskenderun halkının böyle olaylarla huzurunun bozulmaması gerektiğini söyledik. Kendisi bunun karşılığında da konunun araştırılacağını bize bildirdi. Kendisine yaptığımız ziyaret ve aramızda geçen konuşma tamamen bundan ibarettir. Bunun aksini söyleyip, dürüst siyaset yapma ilkesiyle yola çıkan insanlara çamur at izi kalsın davranışıyla yaklaşan iftiracıdır, müfteridir. Ben buradan kendisini müfteri ilan ediyorum. Böyle ara sokaklara sapacağına, bu gibi aslı astarı olmayan söylentilerle uğraşacağına 2019 Mart ayında söz verdiği , namusumdur dediği biraz sonra sizlere vereceğim seçim bildirgesine sahip çıkmasını ve gereğini yapmasını istiyoruz. Dünkü konuşmalarından anladığımız kadarıyla Belediye Başkanımız bu nazik salgın sürecini çabuk atlatmış gözüküyor, memleketteki angus kokularından bunu anlayabiliyoruz , çöp yığınlarından bunu görüyoruz, yeşil alanlara tecavüzlerden bunu anlıyoruz, çalışan emekçilere zulmetmelerinden bunu anlıyoruz. Dersini iyi çalışmış. Bundan sonra memlekete zarar verecek her türlü yaptırımında bizleri her zamanki gibi karşısında görecektir. İskenderun halkının hak ve hukukunu kendisi dahil hiç kimseye yedirtmeyeceğiz. İsterse bu konuda merkezi hükümetten de ekstra destek talebinde bulunabilir. Saygılarımla”