Konuyla ilgili gazetemizin haber merkezine gönderdikleri elektronik postada; KEDV’in de üyesi olduğu uluslararası sivil toplum kuruluşu Oxfam’ın “Yoksulluk Değil, Onurlu Bir Yaşam” raporunun bugün yayınladığı belirtildi.
KEDV’den yapılan açıklama şöyle:
Rapor, gelişmekte olan ülkelere gereken yardımların acil olarak yapılmaması durumunda, Koronavirüs salgınının ekonomi üzerindeki etkileri sebebiyle yarım milyar kişinin daha yoksullukla mücadele etmek zorunda kalacağını gösteriyor.
Raporda yer alan analizlere göre, hükümetlerin virüsün yayılımını önlemek için durdurdukları ekonomik faaliyetler sebebiyle küresel nüfusun %6 ila 8’i yoksulluğa itilebilir. Bu, yoksulluğa karşı yürütülen küresel mücadelenin on yıl geriye gitmesi, Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi bazı bölgelerde ise 30 yıl geriye gitmesi anlamına geliyor.
Krizin ekonomik etkileri, mevcut eşitsizlikleri daha da keskinleştiriyor. Zengin ve yoksul ülkelerdeki en yoksul işçiler bu kriz sürecinde formel istihdamda yer alamıyor, ücretli hastalık izni gibi işçi haklarından yararlanamıyor veya evden çalışma imkanına sahip olamıyor. Dünya genelinde, her beş işsizden sadece biri işsizlik ödeneği alıyor. Yine dünya genelinde iki milyar kişi enformel sektörde çalışıyor ve ücretli hastalık izninden yoksunlar.
Bunların doğrultusunda Oxfam, önümüzdeki hafta düzenlenecek Dünya Bankası ve IMF toplantıları ve G20 Maliye Bakanları toplantısı öncesinde dünya liderlerine, yoksul ülkeleri ve yoksul toplumları salgın karşısında ayakta tutabilmek amacıyla “Herkes için Ekonomik Kurtarma Paketi” üzerinde anlaşmaya varmaları için çağrıda bulunuyor.
Diğer yandan kadınlar, Koronavirüs ile mücadelenin en ön saflarında yer alıyorlar ve bu krizden finansal olarak en çok onlar etkilenecek. Kadınlar ayrıca dünyadaki sağlık çalışanlarının %70’ini oluşturuyor, çocuk, yaşlı ve hasta bakımını da kapsayan ücretsiz bakım emeğinin %75’ini sağlıyorlar. Aynı zamanda düşük ücretli riskli işlerde çalışıyorlar.
Türkiye’de ise ekonomistlerin yaptığı tahminlere göre, salgın nedeniyle istihdam talebindeki düşüş 5,3 milyon ile 8 milyon kişi arasında olacak ve toplam işsiz sayısı 9-10 milyonu bulacak. Bu kişilerin bakmakla yükümlü oldukları aile üyeleri de hesaba katıldığında ülke nüfusunun yarısının yoksullukla mücadele etmek zorunda kalacağı tahmin ediliyor. Tüm dünyada olduğu gibi bu salgının olumsuz ekonomik etkileri en çok yoksulları, kadınları ve enformel işlerde çalışanları vuracak. Bununla birlikte hükümetin açıkladığı ekonomik destek paketi ise, kadın kooperatifleri gibi sosyal girişimleri ve küçük işletmeleri kapsamıyor. Bu sebeple KEDV olarak verdiğimiz destekle Simurg Kadın Kooperatifleri Birliği, 115 kadın kooperatifinin imzaladığı bir çağrı yayınladı. Çağrıda Koronavirüs salgını nedeniyle kadın kooperatiflerinin ihtiyaç ve önerileri paylaşıldı ve kadın kooperatifleri için kamu desteği çağrısı yapıldı.
Biliyoruz ki, hızla sağlık, sosyal ve ekonomik sistemlerimiz üzerindeki etkileri gelecek aylar ve hatta yıllarda hissedilecek büyük bir küresel tehdide dönüşen, Koronavirüs salgınına salt bir halk sağlığı krizi olarak bakılamaz. Bu krizin, küresel neoliberal anlayış ve “büyüme” odaklı kalkınma politikalarının servet, gelir ve güç dağılımında yarattığı eşitsizlikler ve ekosistemlerde yarattığı tahribatla bağlantısını görmeliyiz. Tüketim, rekabet, bireyciliği öne çıkaran ve dayanışmayı sistemin kendisine bir tehdit olarak gören bu yaklaşımın sonucu olarak gelinen bu noktada, küresel düzeyde korkuyu paylaşmak yerine sorumluluklar paylaşılmalıdır. Bu salgın ve getireceği sağlık, sosyal ve ekonomik etkileri ancak yerel, ulusal ve uluslararası, her düzeyde ve tüm kesimler arasındaki bir dayanışma ile atlatabiliriz. Çok açık ki, bu salgın mevcut eşitsizlikleri daha da artıracak. Özellikle kadınlar ve yoksullar çok daha fazla etkilenecek. Şimdiye kadar sistemin kendisinden kaynaklanan tüm küresel ekonomik krizlerin yükünü, bu krizlere yol açan kararlara hiçbir şekilde müdahil olamayan sıradan insanlar üstlendi. Bunun sürdürülemez olduğu bilinciyle hükümetler bu salgın özelinde işçileri, küçük işletmeleri koruyacak uzun vadeli destek paketlerinin yanı sıra, sistemin gelecekte yaratabileceği diğer krizleri engellemek için daha adil ve sürdürülebilir ekonomiler ve dirençli toplumlar yaratacak politikalar üretmenin yollarını tüm kesimlerle işbirliği içinde aramalı.