İskenderun İHD Şube Eşbaşkanı Coşkun Selçuk, yaptığı yazılı açıklamada OHAL’in kaldırılmasını istedi. “OHAL yasaklar rejimine dönüş demektir.” Diyen Selçuk, İHD olarak OHAL’e karşı olduklarını şu cümlelerle açıkladı.
“Çünkü OHAL hukuksuzluk demektir. OHAL keyfilik demektir. OHAL insan hakları ve özgürlüklerinin kullanılamaması, korunamaması demektir. OHAL pratikte yasama organının devre dışı bırakılması, ihlaller söz konusu olduğunda yargısal korumanın ve hukukun üstünlüğü ilkesinin rafa kaldırılması demektir. Oysa Türkiye’nin ihtiyacı, özgürlükler rejimidir, demokrasidir, insan hakları ve özgürlüklerinin tanınması, kullanılması, korunması ve geliştirilmesidir. OHAL demokrasinin reddidir. OHAL savaş politikası ve uygulamasıdır. Oysa Türkiye’nin ihtiyacı barıştır. Barış ve demokrasi politikaları ve uygulamasıdır. OHAL kaldırılmalıdır. Türkiye’nin, Türkiye toplumun ihtiyacı, barış ve demokrasi talebinin vücut bulacağı bir demokratik rejimdir. Şu anda uygulanmakta olan OHAL rejiminde, devlet, demokratik tarzda değil despotizme yönelik tarzda yeniden yapılandırılmak istenmektedir. Anayasa değişiklikleri de bu nedenle ve yaşadığımız OHAL rejimi şartlarında gündeme getirilmektedir.”
Darbeye karı olduklarını İHD olarak, darbe teşebbüsünde bulunanların, işledikleri suçlar nedeniyle, insan hakları hukuku ilkeleri dâhilinde, soruşturulmaları, kovuşturulmaları ve yargılanmalarını doğal karşıladıklarını belirten Şube Eşbaşkanı Coşkun Selçuk, şunları söyledi:
O meşum 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsünden sonra 21 Temmuz’dan başlamak üzere, 3 ay süreyle, bütün Türkiye’de olağanüstü hal(OHAL) ilan edilmişti. OHAL, önce Ekim 2016 ve sonra da Ocak 2017 tarihlerinde üçer ay uzatıldı. Darbeciler, 173’ü sivil 246 kişiyi öldürmüş, 2 binden fazla insanı yaralamışlardı.
Darbe teşebbüsü bastırılmış ve tüm toplum kesimleri darbeye karşı çıkmışlardır. Darbeciler ve arkasındaki örgütle mücadele etmek için OHAL çıkarılmasına gerek yoktu. Çünkü, TBMM’de grubu bulanan tüm partiler bu konuda Hükümete yardım edeceklerini açıklamışlardı. Ancak, buna rağmen OHAL ilan edilmesi bir karşı darbe pratiğine dönüşmüş ve toplumsal muhalefet bir bütün olarak baskı altına alınmıştır. Nitekim, OHAL ilanı sonrası çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile OHAL ilanını gerekli kılan konuları tamamen aşan uygulamalar yaşanmış ve yaşanmaktadır. Anayasa’nın 15.maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15 ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 4.maddesindeki yükümlülüklerin azaltılması ile ilgili hükümleri aşan bu uygulamalar, pek çok insan hak ve özgürlüklerinin ihlali sonucunu doğurmuştur.
Nitekim 667 sayılı ilk KHK’den 678. KHK’ye kadar çıkarılan 12 KHK, konu bakımından darbe ile ve süre bakımından OHAL süresi ile sınırlı olmayan, kalıcı hukuksal düzenlemeler içermektedir. Bu KHK’larla kamu görevinden savunma ve etkili yargı hakkı tanınmadan haksızca çıkarılan binlerce insan adeta ”Medeni Ölü” haline getirilerek sosyal infaza tabi tutulmuştur.
Mevzuat yoluyla ve uygulamada yaşam hakkı ve işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkı, düşünce, din ve inanç, ifade, örgütlenme, seyahat, toplanma özgürlükleri, çalışma hakkı ve mülkiyet hakkı, eğitim hakkı, ayrımcılık yasağı gibi pek çok hak ve özgürlükler alanında yoğun ihlaller yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Bu konulardaki sorunlara Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinin ve Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu raporlarında da dikkat çekilmektedir.
Şöyle bir bilanço ortaya çıkmaktadır; 15 Temmuz sonrasında gözaltında ve cezaevlerinde 20 civarında insan yaşamını yitirdi. Çok sayıda insan işkence ve onur kırıcı muameleye tabi tutuldu. 41 bin kişi tutuklandı, kamuda 122 bin kişi hakkında işlem başlatıldı, 87 bin kişi ihraç edildi, 35 bin kişi açığa alındı,177 medya kuruluşu kapatıldı, 10 bine yakın yakın gazeteci ve medya çalışanı işsiz kaldı, 144 gazeteci tutuklandı. 53 belediyeye kayyum atandı. HDP eş başkanları dâhil 12 milletvekili, binlerce il ve ilçe yönetici ve üyesi tutuklandı. 3 bin 750 sosyal medya kullanıcısı hakkında adli işlem yapıldı, 1656’ kişi tutuklandı, 10 bin kişinin dosyası da inceleniyor. Bankalara, fabrikalara, çeşitli şirketlere el kondu.1500’den fazla dernek, 15 üniversite, çok sayıda sendika kapatıldı.”