Güçlü Türkiye Platformu Genel Başkanı Osman Ünsal, 2020 depreminden sonra Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman gibi şehirlerde rezerv alanlarla ilgili sorunlar yaşanmaya başlandığına dikkat çekerek “Bu konunun sadece deprem riskli alanlarda yeni evler inşa etmekle ilgili olmadığı, mülkiyet haklarını ele geçirmek için planlı bir operasyon olduğu yönünde endişelerin var olduğuna” dikkat çekti.
REZERV ALAN TEHLİKESİ: MÜLKİYET HAKLARI RİSK ALTINDA
Mülkiyet haklarımız tehlikede!
2020 depreminden sonra Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman gibi şehirlerde rezerv alanlarla ilgili sorunlar yaşanmaya başlandı. Bu konunun sadece deprem riskli alanlarda yeni evler inşa etmekle ilgili olmadığı, mülkiyet haklarını ele geçirmek için planlı bir operasyon olduğu yönünde endişeler var.
Güçlü Türkiye Platformu Genel Başkanı Osman Ünsal’dan Önemli Açıklamalar
Güçlü Türkiye Platformu Genel Başkanı Osman Ünsal, Türkiye’deki rezerv alanlar konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Ünsal, herkesi tehlikenin farkında olmaya ve konuyu görmezden gelmemeye çağırdı. Hükümet ve muhalefet partilerinin bu durumdan eşit derecede sorumlu olduğunu belirten Ünsal, Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası tarafından desteklenen bu plana karşı birlik çağrısında bulundu. Ünsal, insanların mülkiyet haklarını korumak için mücadele edeceklerini ve kimsenin evlerini ve işyerlerini ellerinden almasına izin vermeyeceklerini söyledi.
“Uzun Zamandan Beri Uyarıyoruz”
Ünsal, “Uzun zamandan bu yana rezerv alan konusunda açıklamalar yapıyoruz. Hatırlarsanız 6 Şubat depreminden sonra özellikle deprem etkisinin yaşandığı illerimiz Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman gibi illerimizde rezerv alanla alakalı bir takım sıkıntılar yaşanmaya başlandı. Özellikle 2023 yılında bu yasa meclise geldiğinde biz bu yasanın geçmemesi gerektiği ve bu yasanın geçtikten sonra büyük sıkıntılar halkımıza yaşatacağını defaatle sizlere söyledik. Ve şu anda o sıkıntıları yaşamaya başladık. Hatırlarsanız 2023 yılında bu yasa meclise geldiğinde AK Parti ve MHP oylarıyla geçti.
Muhalefet partilerin büyük bir çoğunluğu bu oylamaya katılmadılar. Yani katılmayarak aslında bu yasanın geçmesine destek verdiler. Bakınız bugün Türkiye’de rezalet bir süreç yaşanıyor. İnsanların mallarına, dükkanlarına, evlerine, tarlalarına, arsalarına usulsüz bir şekilde çökülüyor. Sadece Deprem Bölgesi’nde değil, Manisa, İstanbul, İzmir ve birçok ilimizde artık rezerv alan uygulaması başlandı. Biz bu rezerv alan konusunu Paris İklim Antlaşması’ndan hatırlıyoruz. O zamanlar Paris İklim Antlaşması ve iklim kanunlarının bir ayağında mülkiyetsizleştirme olduğunu yani insanların mülkiyet hakkının gasp edileceğini defalarca yazdık” dedi…
“Dünya Bankası Anlaşmasının Bir Ayağı da Rezerv Alan”
Ünsal, “Dünya Bankası’na yapılan otuz altı milyar dolarlık anlaşmanın bir ayağı da rezerv alandı. Diğer ayağı da yeşil dönüşümdü. Aslında yeşil dönüşüm dediğimiz şey de bir nevi rezerv alan uygulaması. İnsanlar sadece deprem bölgesiyle alakalı tedbirler alınıyor diye düşünüyor. Öyle değil. Bu tamamıyla Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan ve Dünya Bankası tarafından sponsorluğu gerçekleştirilen bir mülkiyet çökme ve mülkiyetsizleştirme operasyonudur.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bütün vatandaşlarımızın tapusu risk altındadır. Mülkiyet hakkı risk altındadır. Bu rezerv alan konusu tamamen Türkiye’yi mülkiyetsizleştirme ve mülkiyet edinme haklarını elinden alma ucubetidir. Dolayısıyla sizleri bu konuda defalarca uyarıyoruz. Bugün özellikle Hatay ve birçok ilimizde insanlar isyan ediyorlar. Malları elinden alınıyor. Evlerini tamir ettiren, güçlendiren insanlara ruhsat veren bakanlık artık o ruhsatla tanımayarak izin verdi. Yani tahadülat ve güçlendirme izni verdiği evleri dahi bir ihbarname göndererek ve hızlı bir şekilde mahkeme sonuçlandırarak ve gerekirse elektriğini ve suyunu keserek insanları zor durumda bırakarak evlerinden tahliye etmeye zorluyor” dedi
“Malatya’da Büyük Bir Dram Yaşanıyor”
Ünsal, “Bugün Malatya’da büyük bir dram yaşanıyor. Esnaflarımız dükkanını kapatmak zorunda kaldı. Esnaflarımızın dükkanı içteki malzemeler çürümeye başladı. İnsanlara zulmediliyor. Bu tamamıyla bir mülk hakkına çökme operasyonudur. Bu çok tehlikeli bir operasyondur. Ve biz bu konuda mücadeleyi devam edeceğiz. Sizlerin de bu konuyu kulak arkası yapmamanızı rica ediyoruz. Çünkü bugün rezerv alanında sizin karşınıza dikilenler yarın evinizi dönüştüreceksiniz. Dönüşümlü yani enerji tasarruflu yeşil dönüşüme uygun evleri inşa edeceksiniz diye sizin de kapınıza gelecekler. Ve şu anda o dönüşüm maliyeti bir ev parası kadar ve Türkiye’nin yüzde doksan mülk sahibi bu dönüşüm maliyetlerini karşılayabilecek imkana sahip değil.
O zaman size ne diyecekler? Evinizin parası bir milyon alın size bir milyon evinizi boşaltın diyecekler. Ve siz o aldığınız parayla tekrar ev sahibi olamayacaksınız. Bu tamamıyla bir mülkiyetsizleştirme operasyonuyla Türkiye karşı karşıyadır. Ve biz bu konuda birlik ve beraberlik içerisinde olmazsak hepimizin mülkiyet hakkı, yerleşme ve oturma hakları maalesef ellerinden alınacak. Yani evim var. Arslan var. Benim bölgem deprem bölgesi değil. Bana bir şey olmaz diye sakın sevinmeyin. Ve bugün iktidar ve muhalefet bu konuyu gündemde tutmamak için suni gündemlerle toplumun algısını başka noktalara yönlendiriyor.
Çünkü bu uygulamada iktidar kadar şu anda mecliste grubu bulunan siyasi partiler de suçludur. Bu oylamaya katılmayanlar da bu oylamaya evet oy verenler kadar suçlu ve sorumludurlar. Dolayısıyla kardeşlerim tamamıyla Birleşmiş Milletler ve arkasında Büyük İsrail Projesi’nin ve Dünya Bankası’nın olduğu Türk milletini yerinden etme, mülkünden etme projesine hep birlikte karşı durmaya sizleri davet ediyorum. Bizler de Güçlü Türkiye platformu olarak bu konunun ve bu sürecin tamamen takipçisi olacağız. Vatandaşımızın hakkını, milletimizin mülkiyet hakkını ellerinden almalarına asla ve asla müsaade etmeyeceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.