2020-2021 Adli Yıl başladı. Dünyayı ve Ülkemizi etkisi altına alan COVİD-19 küresel salgının yarattığı birçok sorun ve koşullarda karşılanan 2020-2021 Adli Yılın açılışı dolayısıyla Hatay ve İskenderun’da törenler yapıldı.
Hatay Barosu Başkanı Av. Ekrem Dönmez, günün anlam ve önemine ilişkin yaptığı konuşmada; ekonomik sorunların ve sağlık sorunlarının ülkemizi ve dünyayı kasıp kavurduğu bir ortamda, hem de hiçbir zorunluluk bulunmadığı halde, anti demokratik bir süreç işletilerek, 80 baronun tamamının itirazına ve demokratik yöntemlerle karşı duruşuna rağmen, sırf baroları etkisizleştirmek için bağımsız savunmaya darbe niteliğindeki çoklu/paralel baroların önünü açan Avukatlık Kanunu değişikliklerinin yasalaştığı bir süreçte yeni adli yıla başlandığına işaret eti.
Hatay Barosu Başkanı Av. Ekrem Dönmez yaptığı konuşmada;şu görüşleri dile getirdi:
Meslektaşlarımız; salgının neden olduğu etkiler nedeniyle uzun süredir ekonomik sorunlar ile boğuşurken, avukatların mesleki güvenceleri her geçen gün erozyona uğratılıp, meslek alanlarımız daraltılırken, avukatlara yönelik baskı, tehdit ve fiili saldırıların hiç olmadığı kadar arttığı bu süreçte yıllardır mesleğimizi ifa ederken yaşadığımız yakıcı sorunlara hiçbir çözüm getirmeyen, Baroların ve avukatların hiçbir talebinin karşılanmadığı Avukatlık Kanunu değişikliği dururken, sorunun sadece çoklu/ paralel barolar meselesine indirgenmesi, siyasal iktidarın Avukatlık mesleğine bakışının da net ifadesidir.
Temsilde adalet söylemleri ile başlayan ve fakat yargı kurumlarının tekliği ve bölünmezliği, yargı bağımsızlığı, savunma bağımsızlığı ve nihayetinde demokratik hukuk devleti ilkeleri bakımından Anayasa’ya tamamen aykırı olan, Baroların parçalanıp bölünerek etkisizleştirilmesine, paralel baroların ve hatta siyasi parti barolarının kurulmasına yol açan bu düzenlemeden ortaya çıkan kısa vadeli sonuçlarını kamuoyu görmüştür ki, düğme ilikleyen barolar ve avukatlar türetilmiştir.
Temsilin en adaletsiz haline yol açan delege sayısına ilişkin değişiklikler başta olmak üzere Anayasaya aykırı ve antidemokratik düzenlemenin, yeni adli yılda ve hem de Ekim ayındaki baroların genel kurulları gerçekleşmeden Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesini bekliyoruz.
Yargının tarafsız ve bağımsızlığı ilkeleri gereğince Adli Yıl açılış törenlerinin yürütme ya da yasamanın mekânında değil, görev yerimiz olan yargı mekânlarında yani Adliyelerde düzenlenmesini umuyor ve bekliyorken, geçen yıl olduğu gibi bu yılda adli yıl açılış töreninin Yürütme erkinin en üstü makamı olan Cumhurbaşkanlığına ait külliyede yapılacak olmasını yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı ile kamu vicdanında adalete duyulan güveni zedelemesi açısından üzüntüyle ve kaygıyla karşılıyoruz.
Her adli yılda temel beklentimiz Avukatlık Kanununda, avukatın sosyal ve mesleki olarak bağımsız ve özgürce mesleği yapmasına engel olan tüm kısıtlamaların kaldırılması iken, ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisinin 18 yıllık iktidarı döneminde, yeşil pasaport haricinde Avukatlık mesleğinin hiçbir kazanımı olmamıştır. Aksine var olan kazanımlar ortadan kaldırılmıştır. Meslek alanımız sürekli kapsamı genişletilen zorunlu arabuluculuk uygulamaları, uzlaştırma uygulamaları, noterlere devredilen işlerle iyice daraltılmıştır. HMK değişikliği ile de avukatsız duruşma yapılmasının önü açılarak yüz yüze ve doğrudan doğruya yargılama ilkeleri zedelenmiş ve avukat adeta yargılama faaliyetlerinden uzaklaştırılmıştır.
Avukatı giderek adliyelerden uzaklaştırmaya ve gereksiz bir unsur haline getirmeye odaklı her girişim, yargının itibarını daha da azaltmaktadır. Adliyelerde ve yargısal ve idari tüm kamu kurum ve kuruluşlarında avukata kapatılan her kapı, avukatın mesleğini özgürce yapmasına engel getiren her düzenleme ve uygulama, hukuk devletine, yargıya ve yurttaşlarımızın hakkına indirilmiş en ağır darbedir. Çünkü avukat bu yerlerde kendi şahsi işi için değil, yurttaşlarımızın hakkının adalete uygun olarak gerçekleşmesi ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesi ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanması için vardır.
Sayısı yüzlerle ifade edilen ve nerdeyse her ilde birden fazla bulunan hukuk fakültelerinden her yıl yirmi bine yakın genç mezun olarak mesleğe adım atmakta, mesleki, sosyal ve ekonomik sorunlarla boğuşmaktadır. Hukuk fakültelerindeki kontenjan ve eğitim sorunu çözülmezken, her yıl siyası kaygılarla yeni hukuk fakülteleri açılmaktadır. Bu sebeplerle Hâkim/Savcı/Avukatların mesleki/niteliksel erozyonu en üst düzeye ulaşmıştır. En temel oturmuş ilkelerin farkında olmayan meslek mensupları meslek icra etmeye başlamışlardır. Bu durum yargıya olan güveni ortadan kaldırmaktadır. Kendisini bir yere bağlı hisseden, bağımsız ve özgür olmayan, tarafsız olmayan bir meslek mensubu yargı dağıtamaz.
Anayasa ile güvence altına alınmış hâkimlik teminatı ve “hâkimlerin görev yerlerinin değiştirilmemesi” ilkesine aykırı bir şekilde hâkimleri özgür iradesi dışında, fikri sorulmadan, terfi yoluyla dahi başka bir göreve veya yere atama gibi uygulamalardan vazgeçilmeli, mesleğe kabulde liyakat ve eşitlik esas alınmalıdır.
Avukatlara gerek mesleğin icrası nedeniyle, gerekse de mesleki faaliyetleri nedeniyle yönelen baskı, tehdit ve sözlü ve fiziki saldırılar maalesef katlanılamaz boyutlara ulaşmıştır. Mesleğin icrası nedeniyle “Avukatlara yönelik saldırılarda saldırganların çoğunlukla tutuksuz yargılanmaları, yargılama neticesinde de hak ettikleri şekilde cezalandırılmamaları, avukatı uyuşmazlığın tarafı gören hastalıklı zihniyet yeni saldırılarına adeta davetiye çıkarmaktadır. Yine mesleki faaliyetleri nedeniyle birçok meslektaşımız soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalmakta, birçok meslektaşımız da tutuklu olarak yargılanmaktadırlar. Avukatlara ve örgütlü gücü olan barolara yönelik baskı, saldırı ve her türlü sindirme girişimi esasen halka, halkın adil yargılanma hakkına ve demokratik hukuk devletine yöneliktir. Tüm bunların yanında meslektaşlarımıza yönelen kolluk şiddeti de en son baro başkanlarına yönelik hukuksuz ve ölçüsüz müdahaleler ile akıl almaz boyutlara ulaşmıştır.
Anayasamızda açıkça yazılı olduğu üzere; Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Bağımsız ve tarafsız Yargı Hukuk Devleti ve Demokrasinin olmazsa olmazıdır. Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesinde yer alan, “yargının kurucu unsuru olan avukat, bağımsız savunmayı temsil eder.” Avukatlık Kanunu’nun 76. ve 95. maddeleri ile düzenlenen “Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak” görevi barolara meslek örgütü olmasının yanı sıra, çağdaş demokratik bir hukuk devletinin tüm organlarıyla hâkim kılınması için çok önemli bir görev yüklemektedir.
Barolarımız, Avukatın müvekkiline ve her türlü otoriteye karşı bağımsızlığının ve özerkliğinin koruyucusu, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin, adil yargılanma hakkının, hak arama özgürlüğünün teminatı ve savunucusu, Anayasamız uyarınca da Kamu kurumu niteliğinde ve Yargının kurucu unsuru olan bir Cumhuriyet kurumudur.
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkeleri gereği, yargı mensuplarının tarafsız ve bağımsız olmalarının yanında, toplum nezdinde tarafsız ve bağımsız olduklarına ilişkin inancın sarsılmasına yol açacak davranışlardan kaçınmaları zorunlu ve gereklidir.
Ağır yargı yükü, uzun süren yargılamalar, adalete erişim hakkının kısıtlanması, yargıya erişimin pahalılığı gibi kronikleşen ve Covid-19 pandemisi nedeniyle daha da ağırlaşan bu sorunların, baroların görüşleri de alınarak, bir an önce çözülmesi bu yıl öncelikli talebimizdir. Yargının her türlü baskı ve etkiden uzak, tam bir tarafsızlık ve bağımsızlık içinde yargılama faaliyetinde bulunmasının koşullarının oluşturulması gerekmektedir.
Halkın sosyal medya üzerinden adalet arayışında olması, ne yazık ki yargının içinde bulunduğu çıkmazın somut göstergesidir. İnancını yargı üzerinden terk etmiş yurttaşlarımızın, tekrar evrensel yargılama ilkelerine inancını tesis etmek ve yargı makamları nezdinde adalet arayışını sürdürmesini sağlamak için yargının hukuka uygun ve adil yargılama ilkelerine bağlı olarak yargılama faaliyeti gerçekleştirmesi ve nihayetinde vereceği kararlardan hareketle adalete duyulan güvenin bir an önce sağlanması zorunludur.
Barolar Cumhuriyetin, demokrasinin, hukuk devletinin, laikliğin ve hak arama özgürlüğünün savunucuları, adli yargılanma hakkının, demokratik hukuk devletinin de teminatıdır. Dayanağını Anayasamızdan ve Avukatlık Kanunundan aldığımız hukukun üstünlüğü mücadelemizi sürdürme kararlığımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz. Çünkü biliyoruz ki savunma hakkı kutsaldır. Bu hakkı savunan “Avukatlar” adaletin yılmaz bir bekçisi ve kahramanıdır. Adil yargılanma hakkını ve insan haklarına dayalı gerçek bir hukuk devletini sağlamak boynumuzun borcudur.
Tek gerçek liderimiz olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerinden, cumhuriyetin kazanımlarından, demokrasinin erdemlerinden yana taraf olduğumuzu vurgular; hak ve adalet arayışı yolunda fedakârca çalışan, adalet, demokrasi ve hukuk devletinden yana avukat, hâkim, savcı meslektaşlarımız ile adliye ve avukatlık bürosu çalışanlarımız başta olmak üzere, tüm yurttaşlarımızın yeni adli yılını kutlar; yeni adli yılın savunmaya saygı, yargımızda adalet, bağımsız, tarafsız ve daha uygar bir hukuk düzeninin esas alındığı bir yıl olmasını, meslektaşlarımıza, yargı camiamıza ve ülkemize hayırlı olmasını dileriz.”