Tarım ülkesi, Buğday ambarı gibi sözcüklerle anılan Türkiye gelinen noktada; Türkiye’nin derhal doğa ve insan merkezli bir tarım politikasına geri dönmek zorunda olduğunu vurguladı…
İskendeeun’a getirilen ve kentin sağlığını tehlikeye atan bir durum da söz konusu olduğuna dikkat çeken HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, anguslarla ilgili düzenlenen protesto toplantısında şunları söyledi:
konuşmasının devamında şunları söyledi: Getirtilen etlerin, canlı hayvaanlarınasla ve asla helal akraditasyonla bile uyumlu olmadığı görebiliyoruz. “helal et yemeliyiz” diye mücadele eden zihniyet dahi, AKP’nin iktidarını eleştirmektedir. Elbette bizlerin elştirilerinin sınırları geniştir. Bizim buradan anladığımız. Bir insanın yaşamı için en önemli bir devlet tarafından garanti altına alınmasıdır. Oysaki bizler, başta et olmak üzere, hangisinin, insan sağlığına faydalı olduğunu bilmemekteyiz.Ve şarbon olayını bu ülke aylarca yaşadı. Değerli arkadaşlar, Bu güm bu ülkenin coğrafik koşullarına ve geçmişteki ekonomi politikalarına baktığımızda Türkiye bir tarım ülkesidir. Yani şu an ifade edeveğimiz her şey bütün dünya ülkeleriyle kıyasladığımızda en elverişli ülkelerden birisidir. Fakat neo liberal politakalara boyun eğmiş politikalar ne yazık ki bu ülkede uyguladıkları tarım politikalarıyla bu uygulamaları yok etmiştir. Bizler bu gün Türkiye gibi bir ülke eğer eti, canlı hayvanı, hatta buğday ülkesi olarak buğdayı bile ithal edecek konuma geldiysek, bu kötüyönetimin ve gıdanın ticarileştirilmesidir. Bizler bunları asla kabul etmiyoruz. Bugün bu ülkenin doğusu ve güney doğusu, tarım konusunda oldukça elverişlidir. Ama oraları uyguladıkları politikalarla bitirdiler. Türkiye derhal doğa ve insan merkezli bir tarım politikasına geri dönmek zorundadır. Bizlerin yer altı ve yer üstü kaynakları bu anlamda bizlere fazlasıyla yetecek düzeydedir. Bu potansiyeli belli başlı şirketlere kendi yandaşlarına peşkeş çekmek için et ithalatı ve tarım ürünleri ithalatının derhal bitirilmesini istiyoruz. Bunu asla kabul etmiyoruz. Bizler bu ülkenin demokrasisine,, insan hakları ve demokrasisine sahip çıktığımız gibi doğasınasoluduğumuz havasına, içtiğimiz suya da, denizimize de sahip çıkacağız. Ve mücadeleyi büyün olarak gördüğümüzü ifade etmek istiyorum.” .