23 Nisan’ın yabancı konukları

Published on:  /   Yorum yapılmamış

AKAY EREN 

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı dünya çocuklarıyla birlikte kutlamamız UNESCO’nun 1979 yılını “Çocuk Yılı” ilan etmesiyle başlamıştı. Dünyanın çeşitli ülkelerinden çocuklar bir haftalığına Ankara’ya gelir, her çocuk bir alilenin yanında misafir edilirdi.

Eviniz okula yakınsa, anne baba bir arada ise, evde telefon kalorifer vb. olanaklar varsa gelen çocuklardan birini misafir edebilirdiniz.

* * *

Bu konuyla ilgili bir toplantı yapılacağını duyunca okula gittim. Bu işi başlatan ve büyük bir özveriyle sürdüren Dr. Tekin Özertem ve Canan Arısoy okuldaydılar. Kızımın okuduğu bu okula Yugoslavya’dan yirmi iki çocuk gelecekti. Benim isteğim kabul edilmişti. Gelen çocuklardan biri bizim konuğumuz olacaktı.

 

Özertem ve Arısoy; neler yapmamız gerektiğini, misafir edeceğimiz çocuklara nasıl davranmamız gerektiğini anlattılar. Bize yardımcı olabilecek kitapçıklar verdiler. Özellikle de tembih ettiler; normal yaşantınızı sürdürün, hiç bir şeyi abartmayın..

* * *

Buluşma günü geldiğinde okula gittim. Kızım da ben de çok heyecanlıydık. İlk kez bir yabancı çocuğu misafir edecek olan kızım için ilginç bir deneyim olacaktı. Çocuklar geldi, tanışma töreninden sonra Nataşa isimli onbir yaşındaki misafirimizi alarak eve geldik.

Ellerindeki küçük kitapçıkta her iki ülke dilinde güncel cümleler vardı, bunlara bakarak anlaşmaya çalışıyorlardı.

Bir gün sonra hafta başlıyordu. otuz iki ülkeden binden fazla çocuk gelmişti. Organizasyon mükemmel, şenlikler olağanüstüydü. Konuk kabul eden her aile konuğunu her sabah okula teslim edip akşamüstü geri alacaktı. Çok titizdik… En ufak bir aksilikte ülke rezil olurdu! Tüm aileler bunun bilincindeydi.

Beşinci gün akşamüstü okula gittiğimde çocukların hepsinin birarada olmak istediğini öğrendim. Hiçbir aile sorumluluk almak istemiyor, buna yanaşmıyorlardı. İsteklerinin kabul görmeyeceğini anlayan çocuklar bir sınıfta toplanmış, kapıyı içerden kilitlemiş, sıraları yumruklayarak olayı porotesto ediyorlardı.

Sorumluluğu üstleneceğimi söyleyip, belli bir saatte hepsini teker teker evsahibi ailelere teslim edeceğimi belirttim ve çocukları alıp eve getirdim. Onlar evin salonunda halay çekerken ben bir kenardan keyifle onları izliyordum.

* * *

Bir hafta göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti.

Ankara tren garındaydık. Üzeri çiçek resimleriyle süslenmiş 23 Nisan’a yakışan bir tren hazırlanmıştı. Yolda gerekebilir düşüncesiyle; su, gofret vb. birşeyler alıp bulundukları vagona girdiğimde hepsi üstüme atlamıştı. Bana “Baba” diye sarılan konuğumuz Nataşa’nın gözleri dolu doluydu. Aşağıya indim. Eşim, ben ve kızımız trenin hareketini bekliyorduk. Kollarını trenin penceresinden uzatıp kendilerini uğurlamaya gelen evsahiplerinin ellerinden tutan çocuklar trenin hareketini engelliyor ve tren bir türlü kalkamıyordu.

Kısacası; trende binin üzerinde çocuk, aşağıda anne, baba ve çocuklardan oluşan yaklaşık üç bin insan, herkes ağlıyordu!

Manzara dayanılacak gibi değildi.!

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.