Bir okurunun sosyal paylaşım sitesinden Yazar İ. Yasemin Tümkaya’ya yazdığı; “Zehra bana aşkı, erkek kadın eşitliğini, okumanın önemi gibi kavramları hatırlatıyor. Oldukça akıcı ve güzel bir roman olan zehra bir kızın çektiği acıları ve sevinçleri anlatıyor. Zehra’nın dikiş dikerek kendi evini kendini geçindirmeye çalışması, babasının yaptıklarına rağmen babasını sevmesi, beni çok etkiledi. Kitap çok akıcı ve sürükleyici kitap. Okumayı sevmeyen biri bu kitap ile kitap kurduna dönüşebilir. Kitap okumayı sevmeyenler için harika bir başlangıç olacağını düşünüyorum zehra’nın” diye sözcüklar Zehra’yı öylesine güzel tanımlamış ki; İ. Yasemin Tümkaya’nın “Zehra”sını alıp okumanın yerinde bir tavır olduğunu ifade ediyor sarfedilen sözcükler.
Zehra okurlarıyla buluşmaya başladıktan sonra; imza günlerinde, belirli gün ve haftalarda ya da bir sohbet ortamında gündeme geliyor…
Yazar Tümkaya, konusunun 1946-1986 yıllarında geçen kitabı İskenderun´a olan borcunu ödemek ve İskenderun´da yaşayan herkesin yüreğine dokunmak için yazdığını anlattığı sohbetimizde; Kitap Zehra´nın doğumuyla başlayıp Yarıkkaya fırtınasıyla devam eden, kentten o dönemin köy yaşamının sınırlarıyla taşındığı Karaağaç´ta kültürel farklılıklara ve yabancılaşmayı da içeren bir süreci içine alan öykü ve kurgusunu okurlarıyla paylaşan Tümkaya´ya göre Zehra, sevdiği birinden alıp çevreyle, siyasetle, olaylarla, dinle beslediği bir kitap. Çünkü burada hem din var, hem siyaset var, hem inancın tartışılması var, sorgulanması var, hem bütün dinlerin karışıklığından ortaya çıkan sorunlar var, ölümler var, cinayetler var. Kendisi küçük ama içi büyük, dolu bir kitap. Gerçek yaşanmışlıkları anlatan Zehra, gerçek yaşanmışlıklardan alındı.
Bu kitap bir tek ailenin, bir tek Zehra´nın öyküsü değil. Zehra´nın karakterine, yapısına hep dışarıdan beslemeler oldu. Zehra´da yaşanmış bir olaydan çıkılıyor. Zehra´nın kendi adına öyle bir şey yok ama yaşanmış bir olayı alıp onun hayatına ekledim. Toplama bilgisayar dediğim bu şekilde oluyor. Karaağaç´a gitmesi de kendisinin hayatı değil başka bir hayatı oraya taşıdım. Yazar olmak böyle bir şey oradan buradan alıp, sokaktan alıp, gördüğünü alıp, kafanda harmanlayıp ondan sonra bir yere oturtmak… İşte Zehra kitabının serüveni bu. Bunu okuyan iki üç arkadaşım; ‘Sanki bir film izliyor gibiydik, okurken her şey gözümün önünde canlandı ve bu bizim için çok iyi oldu, kendimizden bir şeyler bulduk´ şeklinde yorum yaptılar. Yüreğe dokunabiliyorsam ne mutlu bana. Önemli olan yüreğe dokunabilmek. İnşallah Zehra´yla hepinizin yüreğine dokunuruz.”