JOZEF NASEH’İN KALEMİNDEN: ESKİ DOSTLAR. ESKİMEYEN DOSTLUKLAR

Published on:  /   Yorum yapılmamış

Hatay’ın tanınmış ve sevilen simalarından Jozef Naseh (Arkeolog), depremin ardından ruhunda yaşadığı durgunlu bir sabah kahvesi eşliğinde kaleme aldığı kıymeti anıları sosyal medyada takipçileri ile paylaşması Hatay’lı eş dost ve tanıdıklarını da mutlu etti. “ESKİ DOSTLAR. ESKİMEYEN DOSTLUKLAR” başlığı ile kaleme aldığı bu yazı Hatay’ın özlemi ve geçmişe duyulan sevgi ve saygıyı dile getirdi ve okuyanların yüreklerine dokundu.

Jozef Naseh’in kaleminden:
ESKİ DOSTLAR.
ESKİMEYEN DOSTLUKLAR yazısı;
Değerli dostlar,
Ben yaştakiler bilir? Ellili, atmışlı yıllarda, yaşam kültürümüz, saygıya, sevgiye ve toplumun genel ahlak anlayışına uygun mutlu ve huzurlu bir yaşam sürecimiz vardı.
Mahallemizin güvenliğini, saygı duyduğumuz bekçimiz sağlardı.
Şimdiki gibi üç dört kilidi olan kapılarımız yoktu.! Kapılarımız sevgi dolu komşularımıza ve misafirlerimize her zaman ardına kadar açıktı.

Bu gün gibi kutu gibi binalarda oturmazdık! Küçükte olsa, her evin bir iç avlusu vardı. İçin de rengârenk çiçeklerimiz olurdu. Lavanta, sardunya, ıtır, kolonya çiçeği gibi güzel kokular saçan bu çiçeklerle adeta evimizi cennete dönüşürdü. Bazı evlerde, fıskiyeli küçük bir havuz (Bürke ) bulunurdu. Havuzun üstünü örten, gölgesi ile serinleten, yaz boyunca meyvesinden yararlandığımız asmalarımız vardı.
Yaşam döngümüz, genelde bu avluda geçerdi. O zamanlar, ünlü markaların ne ayakkabıları, ne de terlikleri vardı. Çıplak ayaklarla doğaya dokunarak yaşardık.

Bu gün gibi, ne marketlerimiz, ne de alışveriş merkezleri vardı? Hele kredi kartı diye bir ekonomik sistem de yoktu. Güvenle alış veriş yaptığımız bir mahalle bakkalımız vardı. Ne borç defteri, ne de, borç ödeme zamanlaması vardı. Ailenin ödeme olanakları oldukça, geçimden sorumlu olan ailenin büyüyü borcunu öderdi.

Berberimize ödemelerimizi, mevsimlik veya yıllık öderdik.
Mutfak eşyalarımızın tümü bakırdan yapılmıştı. Yılda bir kalaycıya götürüp kalaylatırdık.

Varlıklı ailelerde Pikap dediğimiz, siyah diskten yapılmış kayıt cihazları bulunurdu. Mahallenin veya ailenin ortak coşkularındandı, bu pikap’ın diskinden Zeki Müren’in, Müzzeyen Senar’ın, Hamiyet Yüceses’in, ipeksi sesleri ile şarkılar dinlerdik.

Nişan, düğün ve buna benzer coşkulu günlerimizde, pikabı olan aileler, hiçbir ön koşul olmadan, komşularına veya tanıdık aile dostlarına ödünç verir coşkularına katkıda bulunurlardı.
O zamanın sevilen şarkıları aslında;
Dario Moreno’un aşkın yolunu açan “ Deniz ve mehtap sordular seni” şarkısı;
Zeki Mürenin, yarım kalan aşkların umutlu yolu açan ‘’ Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim”, “Elbet bir gün buluşacağız” gibi şarkıları.
Müzeyyen Senar’ın hüzünlü yorumu ile bitimsiz aşkları anlattığı “Sevmekten kim usanır” Şarkısı ile dönemin, sahip olduğumuz toplumsal erdemlerden dolayı, baskıladığımız ve gizlediğimiz aşk duygularımızı, bu pikabın siyah diskleri ile dillendirirdi.

O zamanlarda, Henüz lokanta kültürümüz gelişmediği için, genellikle su kaynaklarının veya deniz kenarının bulunduğu piknik alanlarında ailece veya komşularımızla birlikte coşkulu ve mutlu bir birliktelik yaşardık. Çoğumuzun arabası yoktu! Minibüs vardı ama sayısı çok azdı. Genellikle mahallemizde nakliye işi yapan komşularımızın kamyonunun sırtına binerek piknik alanlarına giderdik.
Erkekler, şimdiki gibi eşofman giymezdi. Sümerbank’ın ürettiği çizgili pazen kumaşlardan dikilen pijamaların alt kısmını, Üst kısımlarına da, ya gömlek yâda da fanilalarını giyerlerdi. Kadınlar ise, ayak bileklerinin hizasına kadar uzun entariler giyerlerdi. Kırsal alan kültürünü koruyan kadınlar ise çiçekli desenlerden yapılmış şalvarları giyerlerdi.
Piknik coşkusunu artırmak için yanımıza dümbelek, zilli tef ve buna benzer kolay taşınabilen müzik aletleri alırdık. Söylediğimiz şarkılar arsında en çok popüler olan “Hanım arabaya binmiş” şarkısıydı.
Genellikle zanaatkâr sınıfın benimsediği bu Türküyü, kadınlara olan saygı dolu bir aşkı anlatmak ve bu vesile ile onlarla mutluluğu paylaşmak için söylenirdi.
Piknik süresince, sonsuzluğa uğradığımız veya bir daha birlikte olma umudumuzu yitirdiğimiz sevdiklerimizi anımsadığımız anlarda olurdu.
Onları hatırlamak için de “ Eski dostlar” şarkısı hep bir ağızdan ve tek yürek söylerdik.

Unutulmuş birer birer
Eski dostlar, eski dostlar
Ne bir selam ne bir haber
Eski dostlar, eski dostlar
Unutulmuş birer birer
Eski dostlar, eski dostlar
Ne bir selam ne bir haber
Eski dostlar, eski dostlar
Hayal meyal düşler gibi
Uçup giden kuşlar gibi
Yosun tutan taşlar gibi
Eski dostlar, eski dostlar
Eski dostlar resimlerdeki anılarımızda kaldı! Onu da deprem gönüllerimizden aldı.
Unutamadığımız dostları ve dostlukları saygı ve sevgi ile anıyorum.

JOZEF NASEH/ARKEOLOG

Kategori:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.