Hatay Baro Başkanlığı, Türkiye Barolar Birliği’ne baro başkanlıklarına gönderilen;
-“Yargı Reformu Strateji Belgesi” kapsamında, avukatlık mesleği açısından yeni dönemde yasama ve yürütme organları tarafından hayata geçirilmesi gerekli görülen önerilerin geç tebliğ edildiği bilgisini kamuoyu ile paylaştı.
ADALET BAKANLIĞI’na gönderdikleri yazıda; Türkiye Barolar Birliği’nce baro başkanlıklarına gönderilen avukatlık mesleği açısından yeni dönemde yasama ve yürütme organları tarafından hayata geçirilmesi gerekli görülen -“Yargı Reformu Strateji Belgesi” gönerilerinin” 07.12.2020 Pazartesi günü saat 14.00’e kadar Birlik Başkanlığı’na gönderilmesi- konulu yazı, bizlere 04.12.2020 tarihinde ve çok geç saatlerde tebliğ edilmiştir.” denildi.
Pandemi dolayısı ile sorunların artığı ve katlanılması zor bir konuma geldiğine dikkat çekilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:
Mesleğimizin pandemi sürecinde daha da artan ve artık katlanılması imkansız hale gelen sorunlarına ilişkin çözüm önerilerimizin sunulması için tanınan sürenin yetersizliği, ‘Avukatlık Mesleğinin Sorunları ve Çözüm Önerileri’ne dair fevkalade önem arz eden çalışmanın meslektaşlarımızın görüşleri alınmak suretiyle ayrıntılı bir şekilde yapılması gerekliliği karşısında, aşağıda belirttiğimiz ve bizzat meslektaşlarımızın sahada yaşadıklarından derlenen konuları doğrudan Bakanlığınıza sunarken; baro başkanları olarak öncelikli talebimizin, yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri hakkında Bakanlığınız ile yüz yüze, bu olanak sağlanamadığı taktirde, sosyal platform üzerinden online bir toplantı yaparak tüm bunları birlikte tartışmak ve konuşmak olduğunu belirtmek isteriz.
Avukatlık Mesleğinin ve Yargının Temel Sorunları ile Çözüm Önerilerimiz ve Yargı Reformu hakkındaki görüşlerimiz aşağıda belirtilmiştir:
1- Savunma görevini gerektiği gibi yerine getirebilmeleri için kolluk, soruşturma ve kovuşturma dosyalarına avukatlar aleyhine keyfi olarak uygulanan erişim engeli kaldırılmalı, avukatların bilgi ve belge temin etmelerine ilişkin yasal yetkilerinin genişletilmesi ve bunu engelleyenlere yönelik etkin cezai yaptırım uygulanması gerekmektedir.
• Avukatlık Kanunu ve ilgili mevzuatta vaki düzenlemelere rağmen avukatların kolluk, soruşturma veya kovuşturma dosyalarını fiziki olarak incelemesi keyfi tasarruflarla engellenmekte, UYAP ortamında ise vekaletname kayıtlanmış olmasına rağmen gizlilik kararı olmayan soruşturma dosyalarının incelenmesi savcı onayına tabi, kovuşturma dosya içeriklerinin bir kısmı ise avukatların erişimine kapalı tutulmaktadır.
• Kamu kurumları ve özel kurumlardan bilgi belge alma ya da yerinde inceleme, keyfi tasarruflarla engellenmektedir. Avukatlık Kanunu ve ilgili mevzuatta açıkça düzenlenmiş olmasına rağmen başta tapu ve nüfus müdürlükleri gibi kurumlarca bilgi ve belge talepleri reddedilmekte, fiziki inceleme talepleri ise geri çevrilmektedir. Etkin ceza yaptırımı ile bu türden engellemelerin önüne geçilmesi gerekmektedir. Ayrıca bu konuda Avukatlık Kanunu ve KVKK’da birbirine paralel ve daha ayrıntılı düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
2-Avukatlık mesleğinin ekonomik ve sosyal sorunları çözülmelidir.
• Meslektaşlarımızın ekonomik ve sosyal problemleri de yargının sorunu olup, çözülmelidir. Sosyal güvenlik primi ve ağır vergi yükü altında bulunan avukatlık mesleğine, gerekli destek sağlanmalıdır. Yapılan işin mahiyeti gereği tüm faaliyetin veya dava türü ayrımı yapılmaksızın, avukatlık hizmetlerinde KDV oranı % 1’e, olmadığı taktirde en azından % 8’e indirilmelidir.
• Hukuki güvenliğin artırılması için bazı iş ve işlemlerin avukat aracılığıyla yapılmasına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.
• Bir yargılama faaliyeti olan ‘uzlaştırma’nın yalnızca hukukçulara özgülenmesi, arabuluculukta ise kıdem şartının kaldırılması gerekmektedir. Bu durum ekonomik ve sosyal açıdan en güç durumda bulunan genç meslektaşlarımıza ciddi bir katkı sağlayacaktır.
• Zorunlu Arabuluculuk sürecinde tarafların vekille temsil edilmesi ve vekil ücretinin olayın özelliğine göre İşsizlik Fonu veya Adli Yardım Fonu’ndan ödenmesi yönünde yasal düzenleme yapılmalıdır.
• CMK ücretlerinin hiç değilse Avukatlık Asgari Ücret tarifesi seviyesine çıkarılması gerekmektedir.
• Beraat vekalet ücretlerinin ve adli yardım ücretlerinin ödenmesinde yaşanan gecikme (özellikle pandemi sürecinin yarattığı ilave ekonomik problemler de nazara alınarak) giderilmelidir.
• İstihdam edilen genç avukatların çalışma koşullarının, mesleğin onur ve vakarına uygun, denetlenebilir olmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Yapılacak denetimlerin barolar kanalı ile yürütülmesi, yasal düzenleme ile sağlanmalıdır.
• Ciddi ekonomik problemlerle mücadele eden stajyer avukatların özlük haklarının hakim ve savcı adayları ile eşitlenmesi, kendilerine mutlaka devlet eli ile ücret ödenmesi, sosyal güvencelerinin sağlanması gerekmektedir.
• Hukuk fakültesi sayısının kontrolsüzce artması nedeniyle, yeni fakülteler açılmaması, kontenjanların sınırlandırılması, mevcut fakültelerin eğitim standartlarının yükseltilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
• Avukatlık sınavı yapılmalı ancak yapılacak sınavın TBB’nin de ortak olduğu bir yapı tarafından gerçekleştirilmesi planlanmalıdır. Hakim, savcı ve avukatlık sınavlarında objektif değerlendirme tartışmaları yaratan mülakat yöntemi terk edilmelidir.
• Kamuda görev alan meslektaşlarımızın görevlerinin kariyer meslek sınıfına alınması ve haklarında 4800 ek gösterge, makam tazminatı, özel hizmet tazminatı gibi hususlarda düzenleme yapılması gerekmektedir. TBB tarafından Adalet Bakanlığı’na kamu avukatları ile ilgili olarak sunulan taleplerde, sadece hukuk müşavirlerinin kariyer meslek sınıfına alınması önerilirken, avukatlar için böyle bir talepte bulunulmamıştır. Bununla birlikte kamu avukatları için 4800 ek gösterge, makam tazminatı, özel hizmet tazminatı gibi hususlar talep edilmiştir. Oysa makam tazminatı, özel hizmet tazminatı gibi hususlar sadece kariyer meslek sınıfında olan unvanlar için söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla TBB tarafından yapılan bu öneriler, sadece hukuk müşavirleri için bir anlam ifade etmektedir. Bu nedenlerle; hukuk müşaviri ve avukat ayrımı yapılmaksızın kamuda çalışan tüm avukatların KARİYER MESLEK SINIFI olarak kabul edilmesine yönelik bir düzenleme yapılmasını talep etmekteyiz.
3-Ülkemizi etkisi altına alan pandemi süreci nedeniyle yargı mensupları adliyelerde yaşam savaşı vermektedir.
• Pandeminin Mart-Temmuz aylarına itibarla çok daha vahim bir boyut kazandığı nazara alındığında, adliyelerde bu dönemin koşullarına uygun tedbirler alınması gereği ortadadır.
• Bu bağlamda karar celseleri ve tanıklı celseler dışında meslektaşlarımızın mazeret ve dosyaların münderecatına ilişkin talep dilekçelerinin kabulü ile taleplerinin yerine getirilmesi noktasında kolaylık sağlanmalıdır.
• Bazı mahkemelerce duruşma saatleri, dosyaların geldiği safahat nazara alınmaksızın (tanık dinlenmesi, karar duruşması vs.) standart olarak 5 ya da 10 dakikalık fasılalarla düzenlemekte ancak çoğunlukla duruşmalar çok daha geç saatlerde yapılabilmektedir. Yoğun çalışan meslektaşlarımızın tüm gün adliyede kalmasına neden olan bu durum, mesai saati düzenlemesi de dikkate alındığında adliyelerde iş yoğunluğunun artmasına ve meslektaşlarımızın daha çok bulaş riskine maruz kalmalarına neden olmaktadır. Bu nedenlerle, mahkemelerce duruşma aralıklarının, duruşmalarda yapılacak yargılama faaliyetleri dikkate alınarak belirlenmesi ve duruşmaların mümkün olduğunca saatinde başlanarak icra edilmesi gerekmektedir.
• Adalet Bakanlığı tarafından oluşturulan ‘Mahkeme Yönetim Sistemi Destek Projesi’ kapsamında, adliyelerde hakim ve savcıların odaları avukatlar bakımından ‘girilemeyecek yerler’ olarak belirlenmiş ve pilot uygulamaya başlanmıştır. Avukatlar, hakim ve savcılar gibi yargının kurucu ve eşit unsurudur. Bu sebeplerle avukatların da çalışma yeri olan adliyelerde kırmızı alanlar yaratılmak suretiyle savcılara veya hakimlere erişimin engellenmesine yönelik uygulamalara son verilmesi, hukuk devleti ilkesinin ve adaletin bir hizmet olma anlayışının gereğidir.
• Covid-19 nedeniyle idari izinli ya da hastalık sebebiyle karantinada olan yargı mensubu ve personel sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Zahiride devam eden yargı faaliyeti ciddi anlamda sekteye uğramış, adeta durmuş durumdadır. Bu haldeki mahkeme hakimlikleri ya da kalemlerinde görevlendirilen kişilerin iş ve işlemlere devam etmesi gerekirken, hakimler tarafından çoğunlukla avukatların mazeret dilekçesi vermesi baskılanmakta, kalemlerde ise işin yürütümü emaneten ve ciddi gecikmelere sebebiyet verecek şekilde devam etmektedir. Geçici yetki ile görevlendirilen yargı mensubu ve personelin adli işlemlerin devamı için gerekli hassasiyeti göstermesi gerekmektedir.
• Hakim ve savcı yardımcılığı uygulamasının ivedilikle hayata geçirilmesi, yargılama faaliyetlerinin daha hızlı ve kesintisiz bir şekilde sürdürülmesi açısından faydalı olacaktır.
• Meslektaşlarımızın adliye ya da icra dairelerine UYAP üzerinden gönderdikleri dilekçelerde vaki talepleri muhataplarınca çoğunlukla yerine getirilmemekte, gecikmeler ve dolayısı ile hak kayıpları yaşanmaktadır. Yargının tüm süjeleri için mevcut yaşamsal tehlike karşısında yargı iş ve işlemlerinin gecikmeksizin devamının sağlanması, adliye ve icra dairelerine fiziki olarak gidilmemesi ve bu surette bulaş riskinin önlenmesi için UYAP üzerinden gönderilen dilekçe ve taleplerin zamanında işleme alınması gerekmektedir.
• Duruşmalarda tutanakların taraf vekillerine verilmesi hususunda halihazırda sıklıkla sorun yaşanmaktadır. Daha önce de yaşanan bu sorunla ilgili olarak Adalet Bakanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü’nün Türkiye Barolar Birliği’ne yazdığı 26 Kasım 2018 tarih ve 31226 sayılı cevabi yazısında da belirtildiği üzere;
6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile Bölge Adliyeleri ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik ile Bölge İdare ve Vergi Mahkemelerinin İdari İşler ile Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Yönetmelik’in ilgili maddeleri uyarınca Adalet komisyonlarına yazı yazılarak tutanakların taraf vekillerine verilmesi gerekliliği hususu hatırlatılmalı, aksi yönde davranan yargı mensupları hakkında gerekli yasal işlemler yapılmalıdır.
• Covid-19 tehdidinin adliyelerde yoğun olduğu, vaka sayısının çoğalması nazara alınarak aşı önceliği tanınan gruba yargı mensuplarının da (avukat, hakim, savcı ve yargı çalışanları vb.) dahil edilmesi bakımından gerekli çalışmanın ivedilikle yapılması gerekmektedir.
• İçinde bulunduğumuz süreçte olumsuz etkilerini daha yoğun bir şekilde yaşadığımız üzere, Adalet Komisyonları ve İl Hıfzıssıhha Kurullarında baro temsilcilerinin yer alması sağlanmalıdır.
• Kadına, çocuğa yönelik şiddet ve istismar vakaları ile çevre katliamlarına ilişkin davalara baroların katılma taleplerinin kabulü için gerekli yasal düzenlemenin yapılması gerekmektedir.
• Cezaevi izleme kurullarında baro temsilcilerinin olmasına ve raporların barolara gönderilmesine yönelik yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
4-Yargı reformunun temel amacı Hukuk Devleti ilkesini tüm mekanizmaları ile hayata geçirmek olmalıdır:
• Yargının en temel problemi yargı bağımsızlığıdır. Demokratik bir hukuk reformu yapılarak evrensel hukuk ilkelerinin kaim, hukuk devletinin tüm mekanizmalarının işlerlik kazanması öncelikli amaç olmalıdır.
• 2019 yılı Mayıs ayında “Yargı Reformu Stratejisi” kapsamında kamuoyu ile paylaşılıp duyurulmasına rağmen aradan geçen 19 aylık sürede henüz hukukumuza kazandırılamayan 1. bölümde detaylarını belirttiğimiz “Savunmanın yargılamaya etkin katılımının sağlanması” da dahil, tüm hedeflerin hayata geçirilmesi gerekmektedir.
• Anayasa değişikliği ile oluşturulan HSK’nın mevcut yapısı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düşürmektedir. Özellikle 15 Temmuz sonrası göreve alınan hakim ve savcıların nitelik problemi, yargının işleyişini olumsuz etkilemiştir. Bu nedenle yargının demokratik hukuk ilkeleri çerçevesinde yeniden yapılandırılması gereği ortadadır.
• Kamuoyuna açıklanan Yargı Reformu Strateji belgelerinde ifade edilen coğrafi teminat dahil olmak üzere, tüm unsurları ile ‘Yargı Teminatı’nın tesis edilmesi gerekmektedir. Yargının kurucu unsuru olan savunmanın etkinliğinin sağlanması ve güçlendirilmesi ile yargının sağlıklı kararlar verebilmesi için ‘Savunma Teminatı’nın sağlanması gerekmektedir.
• Hukuk Devleti olmanın en önemli kriterlerinden olan genel yasama tekniğinin ve normlar hiyerarşisinin bir kenara bırakılması nedeniyle tartışmalı hale getirilen ‘Hukuki Güvence’nin yeniden tesisi ile ülkenin ekonomik, sosyal, siyasal sorunlarının çözümünde hukukun etkin hale getirilmesi sağlanmalıdır.
• 5235 sayılı “Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun”un 10. maddesi ile kurulan Sulh Ceza Hakimliklerinin doğal hâkim ilkesine aykırı yapısı, uygulama sorunları ve hakimlikçe verilen kararlara itiraz usulü itibariyle en öncelikli reform hedefleri arasında yer olacak şekilde kaldırılmalıdır. Sulh Ceza Hakimlikleri yerine değişiklik öncesi mevzuatımızda olduğu üzere hukuk devleti ilkesine, kişi özgürlüğü ve güvenliği ile adil yargılanma hakkına ve doğal hakim ilkesine uygun iki dereceli itiraz imkanı veren bir sistem kurulmalıdır.
• Türkiye Cumhuriyeti Anayasası gereğince Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanması sağlanmalıdır.
• Mahkeme kalem müdürleri, icra müdürleri ve noter başkatiplerinin hukukçu olması sağlanmalıdır.
• Sigorta aracılık faaliyeti yapanların ve adliye önündeki dilekçecilerin yasal olarak engellenmesi için kanuni düzenleme yapılmalıdır.
• Avukat vekaletnamelerinin avukat/baro tarafından düzenlenebilmesine ilişkin yasal düzenleme yapılmalıdır.
• Avukatlıkta uzmanlaşmanın, hakim yardımcılığı, savcı yardımcılığı kurumlarının etkin ve doğru adalet için hukukumuza kazandırılması gerekmektedir.
• Yargının tarafsız olma zorunluluğu kadar, tarafsız görünme zorunluluğu da bulunmaktadır. Bu nedenle yargılamalarda “tarafsızlığa” ve “silahların eşitliği ilkelerine” aykırı düşen tüm uygulama ve görünümlerin yeniden düzenlenmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
• Tüm yargılamaların görüntü ve ses kaydı alınarak, kayıtların ileride yapılacak incelemelere ve değerlendirmelere esas olmak üzere dava dosyasına eklenerek usul hükümlerinin uygulanması ve keyfi uygulamaların önüne geçilmesi sağlanmalıdır.
• Bölge Adliye Mahkemelerindeki tıkanıklığın kalıcı şekilde giderilmesi sağlanarak “gecikmiş adalet” yaratılmamalı, Bölge Adliye Mahkemeleri arasında görülen aynı konuda farklı kararlar verilmesi sorununun giderilmesini sağlayan hukuki mekanizma derhal uygulamaya alınmalıdır.
• Arabuluculuk uygulamasına mutlaka “zorunlu taraf vekilliği” getirilmeli ve hak kayıplarının doğumuna engel olunmalıdır.
• Bilirkişilik kurumunun adaleti belirleyen olmaktan çıkarılarak, adalete yardımcı olan yapıda sınırlandırılması için gerekli önlemler alınmalıdır.
Yukarıda sıralamaya çalıştığımız yargının ve savunma mesleğinin sorunları ile çözüm önerilerimizi, gerçekleştirmeyi bir kez daha talep etmekte olduğumuz yüz yüze ya da video konferans yöntemli toplantıda ayrıntılandırmak üzere saygı ile sunarız.