Çelik-İş sendikası 14. Olağan Genel Kurulunu yapıyor; “ÇELİKTEN İRADE TÜRKİYE’Yİ ZAFERE TAŞIYACAK”

Published on:  /   Yorum yapılmamış

Çelik-İş sendikası 14. Olağan Genel Kurulu Ankara Hilton’da büyük bir coşkuyla başladı.

Çelik-İş Sendikası 14. Olağan Genel Kurulu Ankara Hilton’da büyük bir coşkuyla başladı. Çelik-İş Sendikası Genel Başkanı Yunus Değirmenci’nin yönetim kuruluyla tek aday olduğu genel kurulda Türkiye’nin dört bir yanından gelen şirket temsilcileri delegelerin coşkusuyla salona giriş yapan Hak-İş Komfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan ve Çelik-İş Sendikası Genel Başkanı Yunus Değirmenci verdikleri mesajlarla Türkiye’nin içinde bulunduğu küresel saldırılardan kaynaklı sıkıntıları aşmasında Hak-İş ve Çelik-İş olarak her zaman katkı vereceklerini ifade ettiler.

Güçlenen bir Türkiye’nin Amerika başta olmak üzere küresel güç odaklarının hoşuna gitmediğini belirten Çelik-İş Sendikası Genel Başkanı Yunus Değirmenci çeşitli bahanelerle Türkiye’yi ekonomik krize sokmak gayretlerinin milli birlik ve beraberlikle sonuçsuz bırakılacağına inancını ifade etti. Yunus Değirmenci konuşmasında, işçi ücretlerindeki vergi yükünün yapılacak yeni düzenlemelerle kaldırılması işçi maaşlarının enflasyona ezdirilmemesi gerektiği belirterek hükümetten bu konuda destek istedi. 

Yunus Değirmenci konuşmasının devamında şöyle dedi: Buradaki bu coşku, gelecek güzel günleri hayal eden bu yürekler ve çok kıymetli muhabbetiniz, sendikamızın geleceğini aydınlatmaktadır. Davamıza gönül vermiş kardeşlerimle ve bizleri yalnız bırakmayarak kongremize katılan birbirinden kıymetli misafirlerimizle, Genel Kurulumuzu, birlik ve beraberlik içerisinde yapıyor olmaktan, duyduğum memnuniyeti, ifade etmek istiyorum.Sözlerimin başında, vatanımız, milletimiz, bayrağımız, dinimiz için, toprağa düşen tüm aziz şehitlerimizi, rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Ülkemiz, son dönemde birbiri ardına sahnelenen kumpas ve tuzakların bir yenisiyle kuşatma altına alınmış, yeni bir darbe girişimiyle köşeye sıkıştırılmaya çalışılmıştır. Ülkemiz üzerinde, bugüne kadar gizli ve sinsi bir şekilde uygulanan aşağılık planların, bugün açık açık hayata geçirildiğini görüyoruz. Gelişen ve büyüyen Türkiye’nin önünü kesmek için, küresel şer odakları, bildikleri bütün hainlikleri, kirli zihinlerindeki bütün pislikleri, yüzyıllardır biriktirdikleri kin ve nefretlerini devreye sokmuşlardır. Türkiye’yi bataklığa çevirmek için, Gezi olaylarıyla, 17-25 Aralık kumpasıyla, çukur ve hendek terörüyle, 15 Temmuz işgal girişimiyle, her türlü yolu ve yöntemi deneyenler, şimdilerde döviz silahıyla ülkemizin sonunu getirmeyi hedeflemektedirler. 15 Temmuz’da gökyüzünde F-16’ları uçurup, milletimizin üzerine bomba yağdırarak, insanımızı sindiremeyenler, bugün döviz fiyatlarını uçurarak, ülkemizi ve milletimizi teslim olmaya zorlamaktadırlar.
Son yıllarda, milli bekamız, güvenliğimiz ve birliğimiz, hiç olmadığı kadar, ağır bir bombardımana tutulmuştur. Türkiye’nin büyümesini, yeniden dirilişini ve milli uyanışını çekemeyen kaos meraklıları, ekonomideki fay hatlarını, harekete geçirmişlerdir. Ülkemiz, tarihi günlerden geçmektedir. Bin yıl önce yurt tuttuğumuz, bin yıl boyunca uğruna can alıp, can verdiğimiz bu topraklarda, huzurumuzu kaçırmak için, her yol mübah görülmektedir. Balın üstüne sineklerin üşüşmesi kadar, doğal bir durum yoktur. Cennet vatanımız ise sineklere ve kan emicilere teslim edilemeyecek kadar kıymetlidir ve kolay kazanılmamıştır. Hiçbir alçak hain, Türkiye’nin bölünmesini ve yıkılmasını göremeyecektir. Hevesleri, kursaklarında kalacaktır. Milletimiz, her türlü saldırıyı, bozguna uğratacak güce sahiptir. Her taşı yakut olan vatanımıza, uzanan elleri, milletimiz daha önce olduğu gibi, yine kırmasını bilecektir. Her türlü badireden, güçlenerek çıkmasını bilen milletimiz ve devletimiz, bu saldırıyı da püskürtecektir. Ekonomik saldırılar, sinsi planlar ve gizli operasyonlar, milletimizin birlik ve beraberlik ruhu karşısında, çaresiz kalacaktır. Allah’ın izniyle, ümmetin son kalesi olan bu ülkeyi sindiremeyecekler, pes ettiremeyecekler, bu millete ve devlete geri adım artıramayacaklar.
Son dönemde yaşadığımız ve hiçbir ekonomik veriyle açıklanamayan gelişmelerin hedefinde, Türkiye’nin önlemez yükselişinin olduğu, su götürmez bir gerçektir. Fakat, bugün artık başka bir Türkiye vardır. Filistin’e, Somali’ye, Suriye’ye, Arakan’a ve dahası, ümmetin zulüm gördüğü, horlandığı her yere koşan, bir Türkiye vardır. Küresel şer odaklarının karşısında, artık sinmeyen bir millet, korkusuz bir devlet ve hükümet vardır. Süper gücüm diye böbürlenerek, mazlumların ahını alanların karşında, el pençe divan durmayan bir Türkiye vardır. Yerli otomobilini üretmek için, dünyanın en büyük havalimanlarından birini hayata geçirmek için, canla başla çalışan bir Türkiye var. Türkiye, savunma sanayindeki, yerli ve milli atılımlarla göz doldurmaktadır. Uluslar arası arenada söz sahibi olmasıyla Amerika’yı bile çileden çıkaran, Avrupa’yı bile geride bırakan, mazlumların sığınağı bir Türkiye vardır. Sus deyince susan, ver deyince veren, alma deyince almayan, bir Türkiye yoktur. Papaz olduğu iddia edilen bir ajan bozuntusunu bahane ederek, üstümüze gelenlerin bütün karın ağrıları da, buradan kaynaklanmaktadır.Tıpkı Sayın Cumhurbaşkanımız gibi, bizler de emekçiler olarak, oynanan bu oyunların farkındayız ve meydan okuyoruz. Dimdik bir şekilde, hakkın yanında, batıl karşısında olduğumuzu, tüm dünyaya haykırıyoruz.
Neyiniz varsa gelin! Elinizden geleni ardınıza koymayın! Topla gelin, tüfekle gelin, dövizle gelin!

Karşılığında alacağınız, okkalı bir Osmanlı tokadı olacaktır. Türkiye çaresiz değildir. Mazlumların ve kimsesizlerin duası, bu milletledir. Hainlerden korkan, hainlerden daha da namerttir. Bu toprakların öz evlatları olan bizler, canımız pahasına, Türkiye’nin varlığını devam ettirmesi için, söz verdik, yemin ettik. Çünkü bu toprakların yerli ve milli kuruluşları Hak-İş ve Çelik-İş olarak, bizlerin vatanseverliği, doğuştan gelmektedir. Bizler, bir taraftan ülkemizin yanında durmayı sürdürürken, bir taraftan da çalışanların sıkıntılarının çözüme kavuşturulması, talep ve beklentilerinin karşılanması için mücadele veriyoruz. Devletini, milletini, vatanını gözünden sakınan emekçilerin, dağ gibi yığılan sorunlarının, bir an evvel çözüme kavuşturulmasını, devletimizden bekliyoruz. Bu çerçevede, çalışan kesimin üzerinde, ciddi bir vergi yükü bulunmaktadır. Ücretlerin vergilendirilmesinde, acilen adaletin sağlanmasını, makul bir vergi sisteminin, hayata geçirilmesini istiyoruz. Yılbaşında aldığı maaşı, ilerleyen aylarda alamayan, her geçen ay maaşı vergiler yüzünden düşen işçinin, bu yükü hafifletilmelidir. Bu ülkenin kalkınması, gelişmesi için vergilerimizle, elbette ki devletimizin yanındayız. Bunda şüphe yoktur. Vergi vermeyelim diye, bir talebimiz de yoktur. Fakat bu yükün, hafifletilmesi, kaçınılmaz bir hale gelmiştir. İşçinin alınteri ve emeği, daha fazla suiistimal edilmemelidir. Diğer taraftan, son dönemde tehlikeli boyutlarda artış gösteren enflasyonun, bir an önce düşürülmesi için, çalışmalara hız verilmelidir. Yıllar sonra yeniden hortlayan enflasyon canavarının, bir an evvel nefesi kesilmelidir. Toplu sözleşme masalarında elde ettiğimiz ücretlerin, enflasyona kurban edilmesini istemiyoruz. Ayrıca iş sahalarının artırılması için, devletimizin, süreklilik arz eden bir seferberlik başlatılmasını bekliyoruz. Emek fırsatçılarının, alınterimizi sömürmesine kapı açan işsizliğin düşürülmesi, zaruret haline gelmiştir. Yine işçinin ve ailesinin geleceği, işverenlerin keyfi uygulamalarına bırakılmamalı, işten çıkarmalar zorlaştırılmalıdır. Aynı şekilde, sabah evinden çıkarak, işine giden emekçinin, yeniden eşine ve çocuklarına sağlıklı bir şekilde kavuşabilmesi için, iş sağlığı ve güvenliğine, gereken önem, daha fazla verilmelidir. Bu hayati önem taşıyan konuda, tedbirler artırılmalı, caydırıcı cezalar, devreye sokulmalıdır. En temel anayasal hakkımız olan, sendikalaşmanın önündeki engeller, bir an önce kaldırılmalı, işçiler, işverenlerin insafına terk edilmemelidir. Sendikalaşmanın kapısı, ardına kadar açılmalıdır. 80’li yıllardan bu yana yeterli artışın yaşanmadığı sendikalı işçi sayısı, demokratik Türkiye söylemine uygun olarak artırılmalıdır. 14 milyon işçiden 1 milyon 800 binin sendikalı olması, yine 1 buçuk milyon metal işçisinin, ancak 300 bine yakınının sendika çatısı altına girebilmesi, ülkemiz için, bir utanç tablosudur. Sebebi her ne olursa olsun, işveren baskısı ve bürokratik engeller gibi, sendikalaşmayı geriye götüren, tüm uygulamalar gözden geçirilmeli, sendikalaşmanın önü açılmalıdır.İşverenlerin keyfi itirazları nedeniyle, yargıda devam eden yetkisini aldığımız işyerleri bulunmaktadır. Bu işyerlerinde üyelerimiz, haklı olarak bizden, toplu sözleşme beklemektedir. Bu nedenle, yetki mücadelesinde yargı süreci, yeniden düzenlenerek, süreç hızlandırılmalı, örgütlendiği için işçiyi mağdur eden işverenlerin, keyfi itirazlarının, önüne geçilmelidir. Son olarak, 1 Milyona yakın taşeron işçisine kadro veren devletimiz, kamudan taşeron sistemini, tamamen söküp atmalıdır. Bu konu da, bir daha açılmamak üzere Ülkemizin ve çalışma hayatımızın mevcut durumu bu şekildeyken, bizlerin de yaşanan gelişmeleri ve olup bitenleri, durup seyretme gibi bir lüksü yoktur. Daha güzel bir Türkiye için, işçiye hizmetkâr olmak için, canla başla çalışarak, doğru bildiğimiz yolda, emin adımlarla ilerliyoruz. “Üyelerimizin boynu bükükken, bizler mutlu ve mesut olamayız” diyerek, emeği ve alınteri ile geçinenler için, davamıza sahip çıkıyoruz. Gecemizi gündüzümüze katarak, kar-kış demeden, kimi zaman sahalarda, kimi zaman masalarda, mücadelemizi aralıksız sürdürüyoruz. Çalışma hayatı için artık vazgeçilmez bir hale gelen Çelik-İş’imiz, 650 binden fazla üyesi bulanan HAK-İŞ’imizin de desteğiyle, hak bildiği yolda, Hak-İş ile el ele, omuz omuza, yoluna devam etmektedir. İki yıl önce, üyelerimizin gönüllerini fethetmek hedefiyle, nurlu bir yola, kararlı bir yürüyüşe çıktık. Sevdamız olan işçilerle kucaklaşmak için, adeta seferberlik başlattık. Değişim ve dönüşümü kendimizden başlatarak, sendikal yaşama, yeni bir heyecan ve soluk getirmek için yola çıktık. Görevimizin ağır, sorumluluklarımızın çok olduğu bilinciyle, kaybedecek bir saniyemizin bile olmadığı düşüncesiyle, çalışmalarımızı başlattık. İlk olarak, Anadolu’nun dört bir yanında bulunan, onlarca dev kuruluşta ekmek kavgası veren üyelerimizin, gönül kapılarını aralamak için, onları, tezgah başlarında, ateşin karşısında, uçağın altında ziyaret ederek, işe koyulduk. “Sahadan kopan bir sendikanın ve sendikacının yenilmeye mahkûm olduğu” anlayışıyla, üyelerimizle her zaman diyalog halinde ve iç içe olduk. İki yılda, işyerlerimizden 80’e yakınını, adım adım gezip, üyelerimizin ellerini sıktık. Tadına doyulmaz buluşmalar ve muhabbetler gerçekleştirdik. Bir işyerindeki en ufak bir sorundan bile, haberdar olduk. Çözülmesi için el attık, çaba sarf ettik. Sadece işyeri ortamıyla kalmadık. Üyelerimizin ve ailelerinin, hiçbir sebebe gerek duymaksızın, evlerine misafirliğe gittik. Bir ekmeği bölüşüp, aynı kaba, kaşık salladık. Üyelerimizin büyük bir sevinçle karşıladığı, diğer sendikaların gıpta ile baktığı, birbirinden güzel ve özel toplu sözleşmelerin altına, imzalar attık. Üyelerimizin bilinçli bir emek hareketinin, içerisinde yerini alabilmesi için, işyerlerimizde düzenlediğimiz eğitim seminerleriyle, çok kıymetli hocalarımız aracılığıyla, binlerce üyemizi, eğitimlerden geçirdik. Ulaştırmasından konaklamasına kadar, ciddi bir çalışma gerektiren, dev eğitim seminerlerimizle, üyelerimize katkı verdik. Üyelerimizin alınterinden kesilen aidatları, yine üyelerimizin mutluluğu için harcadık. Hayal gibi görünen, sendikamızın yeni genel merkez binasını, bitirme aşamasına getirdik. Kirada olan şubelerimize yeni yerlerini aldık. Binası eski olan şubelerimizin, yeni yerlerini inşa ettirmek için, kolları sıvadık. Geçtiğimiz eğitim yılında 700’den fazla üyemizin, üniversitede okuyan evladına burs verdik ve bu yıl da vermeye devam edeceğiz. Bu ülkenin değerlerini el üstünde tutan bir sivil toplum örgütü olarak, şehit ailelerimizi ve gazilerimizi ziyaret ettik. Bu ülkenin, yerli ve milli sendikası olarak, nerede bir mağdur, mazlum varsa, ona koştuk. Velhasıl, üyelerimizle ve ülkemizle bir olduk, iri olduk, diri olduk, hep birlikte Çelik-İş, Hak-İş ve Türkiye olduk. İşçiye hizmet ederek, hakkın rızasını kazanmak için, yorulmadan çalıştık, yılmadan çabaladık, soluklanmadan koştuk. Elhamdülillah, kısa zamanda çokça mesafe, dar vakitte çokça gönül almayı başardık. Yapılamaz denileni yaptık, çözülemez denileni çözdük, girilemez denilen gönüllere girdik. Kibiri, bele bağlanmış bir taşa benzeten ve bu şekilde ne yüzmenin ne de uçmanın mümkün olmadığını söyleyen Hacı Bayram-ı Veli’den ilham alarak, kibirimizi, nefsimizi, kişisel isteklerimizi, ayaklarımızın altına aldık. Mevlana’nın dediği gibi sevgide güneş gibi, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi, öfkede ölü gibi olduk. Vicdanlı ve adaletli olmayı, kendimize rehber edindik. “Maharet, güzeli görebilmektir, sevmenin sırrına erebilmektir. Cihan-alem, herkes şunu bilsin ki; en büyük ibadet sevebilmektir” diyen Yunus Emre’nin çizgisinde ilerleyip, üyelerimize sevdalanarak, büyük bir ibadeti yerine getirdik. Bugün, kendi içinde kısır çekişmelerden kurtulmuş, varlık sebebi üyeleriyle bir ve bütün olmuş, kardeşliğin hâkim olduğu bir Çelik-İş’i görüyor olmaktan, büyük mutluluk duyuyorum. Verilen mücadelenin meyveleri olarak, sendikamız, bugün 45 bin üye sayısını geçerek, 50 bin üyeye ulaşmayı, hayal olmaktan çıkarmıştır. Hedefimiz büyüktür, kabımız bize dar gelmektedir. Hamd olsun, son yıllarda yakaladığımız ivmeyle, bütün kurum, kuruluş ve kişiler nazarında, Çelik-İş’imizin itibar ve saygınlığını, inanılmaz derecede artırdık. Sendikamızın gelirlerini çok dikkatli ve verimli kullanarak, israfa meydan vermeden, gözbebeğimiz sendikamızı, güçlü bir ekonomik yapıya kavuşturduk. Şükürler olsun ki, Allah’ın izniyle, sizlerin duasıyla, Hak-İş’imizin desteğiyle, yetkili olduğumuz bütün işyerlerimizde, huzur ve barış rüzgârları estiriyoruz. Bu güzel tablonun bozulmaması için, çalışmalarımızı büyük bir cesaretle sürdürüyoruz. Çelik-İş, bir sendika olmanın ötesinde, çok değerli anlamlar ifade etmektedir. Çelik-İş’in hamuru, sevdayla, aşkla yoğrulmuştur. Çelik-İş’in mayasında, mücadele vardır, sabır vardır, samimiyet, sevgi, emeğe saygı vardır. Çelik-İş’in davasında, inanç vardır, iman vardır, azim vardır. Çelik-İş’in vizyonunda, hüznü ve umutsuzluğu, yok etmek vardır. Çelik-İş’in ruhunda, paylaşmak vardır, bölüşmek vardır, karanlığı ışığa boğmak vardır. Çelik-İş’in özünde, hak vardır, sevda vardır, muhabbet, merhamet vardır. Çelik’in aklında, gariplerin, mazlumların, kimsesizlerin, muhtaçların çığlıklarını, sevince dönüştürmek vardır. Çelik-İş’in kalbinde, efendilik değil, hizmetkârlık vardır. Tabir-i caizse acısıyla tatlısıyla, hizmet aşkıyla yanıp tutuştuğumuz, koca bir 4 yılı geride bıraktık. 30 yıldır bu çatı altında, onbinlerce emekçinin refah ve mutluluğu için çalışmış, çabalamış, mücadele etmiş, bir kardeşiniz olarak, karşınıza çıkmış olmanın, haklı gururunu yaşıyorum. Dört yıl Genel Sekreterlik görevini yürüttükten sonra, son iki yıl da Genel Başkanlık yaparak, bugün huzurlarınıza çıkmış bulunmaktayım. Bu süreçte, “Ben” demeyi, kendime her zaman hakaret saydım. Huzuru, her daim “Biz” olmakta, “Bir” olmakta aradım. Mutluluğu, bir yaraya merhem, bir derde ortak olmakta aradım. Sevdayı, aşkı, işçilerin o masum gözlerinde aradım. Dünyadaki varlık sebebimi, işçilerin refahında, mutluluğunda buldum. Sevmeyi-sevilmeyi, fedakarlıkta, işçiye hizmet etmede buldum. İşte bu, beni her zaman güçlü ve diri tuttu. Tüm bu gelişmelerle birlikte, bugün yarım asrı geride bırakmış olan Çelik-İş’imizin kongresini, büyük bir heyecanla yapıyor olmak, sendikal heyecanımıza heyecan, umudumuza umut katıyor. Bugün bu salonda, alınteri ve emek aşkıyla erimiş, yanmış gönüller, çelikten bir irade gibi, burada bulunmaktadır. Bu çelikten irade, yeni dönemde en büyük gücümüz, sarsılmaz dayanağımız olacaktır. Bu kongremiz, yeni başlangıçlara gebedir. Hem sendikal çalışmalarımızda, hem de ülkemize hizmette, yeni bir döneme giriyoruz. Yılların getirdiği tecrübenin ışığında, yeni dönemde çok daha büyük işler başarmanın, mücadelesini vereceğiz. Önümüzdeki günler, aylar, yıllar, Çelik-İş’in, bir atılım dönemi olacaktır. 2022’ye kadar işçilerin lehine büyük adımlar atıp, tüm zahmetleri, rahmete dönüştürmenin, çabası içerisinde olacağız. Hızımızı kesen ne varsa, elimizle bir kenara iterek, doğruluğundan zerre şüphe duymadığımız davamızı, yüceltmenin anlayışı içerisinde olacağız. Bir taraftan üyelerimizin sorunlarını çözmek için çalışırken, bir taraftan da bizleri bekleyen işçilerle, Çelik-İş çatısı altında buluşmak için, gayret sarf edeceğiz. Çalışma hayatının tüm sorunlarına, büyük bir ciddiyet ve cesaretle el atacağız. Yeni plan ve projelerle, üyelerimizi memnun etmek için var gücümüzle çalışacağız. Her şeyin en iyisine, en güzeline layık olan üyelerimizin, layık oldukları güzelliklere kavuşması için, canla başla çalışacağız.”

Kategori:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.