Herbalist Recep Ekinci Finlandiya eğitim sistemine göre eğitim veren, Özel Zıp- Zıp Anaokulu ve okul öncesi eğitim veren okulda, (ayrıca aynı çatı altında Otistik çocuklarada, eğirim veren okulda), “Bilişsel ve Biyolojik Gelişimde Beslenmenin Önemi” konulu söyleşine katıldı.
Sohbete dahil olan okul sahibi Nida Kireççioğlu, diyetisyen Merve Kireççioğlu ve Finlandiyalı konuklar Suna Bebek ve arkadaşları katıldı.
Bilişsel gelişimin ve biyolojik beden gelişiminin gerçekleşmesi için en önemli faktör; beslenmedir denildi.
Beslenme demek, karın doyurmaktan daha geniş bir anlam taşır.
Beslenme, daha anne karnında iken başlar ve doğum anı ve sonrasına kadar devam eder.
Beslenme denilen olgu; gıdalarla beslenmede hem biyolojik beden gelişir, hem psikolojik beden gelişir, hem de sosyo-psikolojik (ruhsal) olgu gelişir.
İNSANIN BİLİÇSEL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER: (Beslenme)
Gıdasal beslenme,
Aile içi sosyo-kültürel beslenme,
Aile dışı akraba ve sokaktaki arkadaşlar arası sosyo-kültürel davranış kültürlerinden etkileşim,
Okul çağında yeni arkadaşlar arası sosyo-kültürel iletişim-etkileşim,
Okulda alınan eğitim doktrininden alınan kültürel eğitim,
Okul sonrası yeni çevresel sosyo-kültürel etkileşim ve iletişim,
GELİŞİMDE MİNARELLER-VİTAMİNLERİN ÖNEMİ (YERİ)
İYOT
İyot, tiroit hormonlarının salgılanmasında önemli bir mineraldir.
Tiroit hormonu büyüme, gelişme ve bağışıklık sistemini koordine eden bir hormondur.
Okul çağlarında iyot eksikliği guatr ve zihinsel gelişme yetersizliğine neden olur.
Okul çağı çocuklarda yeterli iyot alan çocuklarda biliçsel gelişimin daha iyi olduğu gözlenmiştir.
Boylarının ve kilolarının da standartlarda olduğu görülmüştür.
Daha az hastalandıkları, öğrenme kabiliyetlerinin, performanslarının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.
DEMİR MİNERALİ
Demir mineralinin, kanın daha iyi oksijen taşıma kapasitesine ulaşmasına katkı sağladığı tespit edilmiştir.
Sinir hücreleri ve beyin arasında daha sağlıklı iletişim kurmaya katkı sağladığı tespit edilmiştir.
Demir eksikliği olan çocuklarda en belirgin hastalık, ANEMİ (kansızlık) dır.
Demir eksikliği olan okul çağı çocuklarda biliçsel gelişim zorlukları:
Çabuk yorulma,
Bıkkınlık ve halsizlik,
Sürekli uyku hali,
Öğrenme güçlüğü,
Çok sık hastalanmalar.
Demir eksikliği, çocuklarda hem biliçsel gelişmede, hem bedensel gelişmede, hem de sosyal ilişkilerde yetersizliğe neden olur.
ÇİNKO
Çinko, çocukların sağlıklı gelişmesini, hafızayı güçlendirici, öğrenmeyi destekleyici bir mineraldir.
Yeterince çinko alımı yapan çocuklarda; algı kabiliyetinin yüksek olduğu ve ergenlik çağına zamanında girdiği tespit edilmiştir.
Çinko eksikliği olan yaşlılarda; hafıza kaybı, çabuk yaşlanma, erken yaşta menopoz ve antropoza girdiği görülmüştür.
B VİTAMİNİ (FOLAT)
B vitamini (folat) yetersizliği demirden sonra anemi hastalığına neden olan en yaygın oluşumdur.
Anemi hastalığı (kansızlık); çabuk yorulma, hayata konsantrasyon zorluğu, ani öfke ve huzursuzluk, öğrenme güçlüğü ve sebebi bilinmeyen şiddetli baş ağrılarına (migren) neden olmaktadır.
Okul çağı çocuklarda; öğrenme güçlüğü, sosyal ilişkilerde tutukluk, arkadaşlar arasında uyumsuzluk, konuşma ve kendini iyi ifade edememe, görülmektedir.
ANNE SÜTÜ VE DOYMAMIŞ YAĞ ASİTLERİ
Anne sütü ile beslenen çocukların anne sütü beslemesi bittikten sonraki çocukluk aylarda dahi,
– Daha sağlıklı geliştikleri,
– Çeşitli hastalıklara karşı daha dirençli oldukları,
– Okul çağında ise daha kolay öğrenebildikleri,
– Sosyal aktivitelere daha çabuk uyum sağlayabildikleri tespit edilmiştir.
Diğer taraftan sıcak yemek, hayvansal ve bitkisel gıdalarla beslenmeye devam eden çocukların sağlıklı bu durumlarının devam ettiği gözlenmiştir.
Anne sütü yerine sanayi mamalarla beslenen, çocukluk yıllarında dondurulmuş hazır gıdalarla beslenen, doymuş yağ asitli yiyeceklerle beslenmesini sürdüren çocuklarda;
Hızlı büyüme,
Aşırı kilo alma,
Öğrenme güçlükleri,
Çabuk hastalanmalar görülmüştür.
Bir diğer en olumsuz gelişmede kızların erken yaşta ergenlik çağına girdikleri tespit edilmiştir.
OTİZİM DE MİNARELLER VE VİTAMİNLERİN ÖNEMİ
GÜMÜŞ İYONU; cevizde bulunur.
KALSİYUM; cevizde bulunur.
MAGNEZYUM; cevizde bulunur.
DOPAMİN; Bakla, karahindiba
ASETİKOLİN; Bakla, karahindiba
LESİTİN; Bakla, karahindiba
KARVAKROL ve TİMÖL; Yabani, kekikte
OTİZM VE NÖRON BOZUKLUĞU
Magnezyum vücudumuzda 300’den fazla oluşumun yapı taşını oluşturur.
Vücudumuzdaki magnezyumun miktarı 30 gr. magnezyumun en yoğun olduğu organlar, beyin ve kalptedir.
Magnezyum iyi bir sakinleştiricidir.
Anne adayı olan bir kadın hamilelik döneminde % 50 daha fazla magnezyuma ihtiyaç duyar. Bunun nedeni, ana rahmindeki bebeğin tüm vücudunu meydana getiren hücrelerin oluşumunda magnezyum kullanılır.
Bebeğin özellikle beyinin oluşumunda magnezyum kullanılır.
Magnezyumun hızlı yıkımına neden olan en önemli faktörlerin başında aşiri sters ve depresyon gelir.
Anne hamilelik döneminde aşırı stres ve depresyona maruz kalması durumunda, aşırı magnezyum yıkımına neden olur ve çocuğun beyin hücre oluşumlarında yapısal bozukluklar meydana gelebilir.
Aşırı stres kortizon yığılmasına da neden olur, kortizon da magnezyum yıkımını hızlandırır.
BU DA ÇOCUĞUN BEYİN NÖRONLARINDA İLETİŞİM BOZUKLUĞUNA NEDEN OLUR.
Bir diğer beyin nöron bozukluklarına neden olan en önemli aksaklıkta, DOPAMİN,
ASETİL KOLİN VE LESİTİN EKSİKLİĞİ.
Bu üçlü hormon sinerjik bir faaliyetle; beyin bariyerini aşarak beynin emirlerini tüm organlara iletmek, organlarında taleplerini beyine ileterek, bedenin fiziksel ve zihinsel işlevini düzenlemektir.
OTİSTİK BİR BEBEĞİN Ana rahminde teşhisi çok zordur. Hatta doğduktan sonrada teşhisi çok zordur.
OTİZİMİN İLK BELİRTİLER
Çok sık havale (39 °C’den yukarı) geçiyorsa
Çocuk bir yaşına geldiğinde, gözleri ile çevresini takip etmiyorsa,
Çağrılara bakışları ile yanıt vermiyorsa,
Otururken sürekli sallanıyorsa,
Çok az ağlıyorsa,
İki yaşına geldiği halde yürüyemiyorsa,
Verilen yiyecekleri kendiliğinden yiyemiyorsa,
Konuşma güçlüğü çekiyorsa,
Kulakları kepçe kulak görünümündeyse,
Yürürken yaylanarak ve balerin gibi parmak uçlarında yürüyorsa
Sürekli aynı oyuncakla oynamaya eğilim gösteriyorsa,
Sürekli annesinin saçı, kulağı veya burnu ile oynamaya çalışıyorsa,
Çocuğunuzu OTİSTİK şüphesi ile doktora götürmelisiniz.
ÇOCUĞUNUZA OTİSTİK TEŞHİSİ KONDUYSA DOKTORLARIN YAPABİLECEĞİ HERHANGİ BİR İŞLEM YOKTUR.
SİZ ÖNCE PSİKİYATRİSTE GİDİN VE ÖNCE SİZ TEDAVİ OLUN.
ÖNCE SİZİ EĞİTECEK BİR UZMAN BULUN VE SİZİNLE BERABER OTİSTİK ÇOCUĞUNUZU EĞİTİME ALDIRIN.
Bu eğitim çok uzun yıllara sarih bir sabır ve azim eğitimidir.
OTİSTİK ÇOCUKLARIN EN ÇOK İHTİYAÇ DUYDUĞU ŞEY İYİ BİR İLETİŞİMDİR.
Otistik çocukların iletişim problemleri yok, bizlerin onlarla iletişim kuramama problemleri var.
Onunla iletişim kurabilmek için önce onun seviyesine, anlayacağı davranışlar sergilemek gerekmektedir.
Otistik çocuğa bir kelime, bir davranış öğretmek haftalarca sürebilir.
Bir kelimeyi, bir hareketi öğrendiğinde arkası çok hızlı gelecektir.
OTİZM VE BESLENMENİN ÖNEMİ
DAHA HIZLI GELİŞEBİLMESİ İÇİN BESLENMESİNE ÇOK ÖNEM VERİLMELİ
Lesitinli, asetilkolinli, dopaminli, magnezyumlu, gümüş, karvakrollu, iyotlu, timöllü yiyecekler yedirilmeli.
OTİSTİK ÇOCUKLARIN BEYİN YAPILARI incelendiğinde, bazı organ işlevlerinin nöron bölgesinin diğer organ nöronları tarafından işgal edildiği tespit edilmiştir. Buna “homonculus işgali” deniyor.
OTİSTİK ÇOCUKLARIN her birinin çok yüksek farklı yeteneklerinin olması “Homonculus” işgalinden kaynaklanır.
Kimin yüzme becerisi
Kiminin piyona çalma becerisi
Kiminin resim yapma becerisi,
Kiminin şiir yazma becerisi gibi becerilerinin olması, homonculus nöron işgalinden kaynaklanır.
Bu çocuklara “savant, asperger” sendromlu otistik çocuklar denir.